ALLAH AŞKINA

  Evlerimizde yemek saklama kapları oldu da, ayakkabı kutularından para saklama kapları oluşturmayı düşünmedik hiç. Kızlarımızın çeyizinde dikiş makinesi bulunsa da, para sayma makinesi asla… Öte beri koyduğumuz çekmeceler hep elimizin altındadır ve açar kapatırız fakat odalarda çelik kasaların hiç yeri olmamıştır, ihtiyaç da duymamışızdır niyeyse Memleketten manzaralar işte.

   Yalan üstüne yalan, yolsuzluk ve rüşvet, derken efendim, başını alıp giden talan. Alavere dalavere, haydi “memet” git nöbete… Biraz paralel yapı, ardından “Allah, Allah” diyerek yapılan seçim. Kobani kuşatması, mezhepsel (Alevi-Sünni) yaklaşımlarla Ortadoğu çıkmazına giden yol ve sokakların savaş alanlarına dönüşmesi; bir de baktık ki bu arada Öcalan, müzakerelerin odak noktasında. Kucağımızda ise ABD’yi sevindiren kaos. Yetkililerden gelen farklı, farklı açıklamalar… Daha doğrusu, yukarısı toz duman. Elde kalan tek umut, halkın kendi doğrusunu kendisinin bulma çabası… Memleketten manzaralar işte.

  Sana kutulan desem kardeşim, ne saklayacaksın ayakkabı kutularına. O malum makinelerle makinelen desem, hangi parayı sayacaksın onunla? Kasalan desem, zaten asgari ücret cüzdanına bol gelmekte. Memleketten manzaralar işte.

  Bu karmaşa içinde reva görülen ise; anası ağlayana,  “ananı al da git lan”, kömürlen, makarnalan,  al sana nohut-lan… Yeter artık Allah aşkına, uyan, uyan!..

 

  Necmettin ÇAKIR

YORUM EKLE