Siyaset, kıt olan kaynaklar üzerinde egemenlik kurma mücadelesi olup, bu yüzden yaşamımızın her alanında hissedilen bir olgudur. Bizde ise, halk arasında yaygın olarak kullanılan bir tabir var: “Siyaset, yalan demektir.” Doğru olamasa da bu halkın yakıştırdığı bir tabir. Ama neden?
“Bir şeyi kırk defa söylersen olur.” kanısı, “koşullanma ve koşullandırma etkisi yaratan bir yöntemin yarattığı tepki” olarak topluma o şey, iletişim araçları vasıtasıyla devamlı söylenip, bu söylem de bir takım yalanlar ile örülürse, işte o ülkede siyaset, yalan arenasına dönüşür. Tam da bizde yapılan budur ki, o yüzden, halkımız “Siyaset yalandır,” demekte.
Doktor Ahmet Çalhan'ın tayini çıkmış, eşyaları taşınıyordu. Her şey nakil aracına istiflenmiş ve en sona kalan televizyon da iki kişiyle merdivenlerden indirilirken Leyla Hanım:
"Aman arkadaşlar, aman ha!" dedi. "Sakın televizyonu düşürmeyin, içinde başbakan var... Ona göre…"
İletişim araçlarının yandaş hale dönüştürülüp, bunlar üzerinden toplumu propaganda baskısı altında tutma gayretleriyle talanın ve yolsuzlukların gizlenmeye çalışılması, olayların çarpıtılarak farklı algılar yaratma görevini yürüten birçok televizyon kanalı mevcut. Ne yazık ki, iktidar bu aletlerin içine çöreklenmiş ve oradan hiç ayrılası yok. Böylece her saat başı başbakan ve sözde başkan ekranlarda boy göstermekte. Memleketi ateş almış, yok efendim dünyadaki itibarımız sıfırlanmış, niyeyse Rus uçağı düşürülmüş, İsrail ile dost olunuyormuş, işsizlik hat safhada, esnaf perişan, köylünün malı para etmiyor, canlı bombalar patlıyor ve turizm yerlerde sürünüyorken, ekranlardan inmeyen dünya liderimiz sözde başkan ve başbakan, bir takım teranelerle insanları oyalamaktalar. Bu yüzden sakız gibi sarılıyorlar o aygıtlara. Aman ha! Televizyonlarınıza mukayet olunuz. Sakın içindekilere bir zarar gelmesin(!) değil mi?
Bir şiirle veda edelim isterseniz.
“kel sefer sefilliğini sürgüne gönderecekmiş/ikili kararnamesi imzada/ve eşyalarını çoktan vermiş kargoya/şu dağın ardından yağmur gibi gelecekmiş/rüşvete olur efendim/yolunu bulana aferin diyecekmiş/sonra da kel sefer/apteshane günleri bekçiliğinde geçen/ömrüne tükürecekmiş”
Necmettin ÇAKIR
kısır döngüdesin halen bu kafayla zor
bak hakkı efendi ; laf olsun diye necmettin bey in her yazısının altına saçma sapan yazılar yazıp duruyorsun hangi köyün donkişotusun ? insanlar senin gibi çanak yalayıcısı olmak zorunda mı ? bu yazının kelimesi kelimesine katılıyorum çoğu insanda benimle aynı düşüncededir emin ol.sen her şeye maydonoz olacağına gündemi takip etsen daha iyi olmaz mı ? ülkede her gün insanlar ölüyor avrupa yas ilan ediyor senin başkanın köprü açıp eğlenceler düzenliyor rusyaya israile karşı ülkeyi ne duruma düşürüyor sen bunlara cevap ver.sayın yoğurtçuya gidip bende köşe yazarlığı yapmak istiyorum de ve sende köşe yazında bunları yaz emin ol başkanına buradan daha iyi yalkalık yaparsın ok.