Ana Gibi Yar, Kaynanasız Hayat Olmaz!

            Gerze Gündem Okurlarım,

            Gelişmiş çağdaş toplumlarda, kadının yeri ve önemi çok büyüktür. Evin direklerinden biridir kadın. Dünyada, anneden kıymetli, anneden kutsal, anneden sevgili varlık yoktur. Anne fedakârdır. Yemez yedirir, giymez giydirir, içmez içirir! Hayatını çocuğuna adar. Çocuğunun mutluluğu için her şeyi yapar. Çocuğuna sevgiyi, saygıyı öğretir.

            Annemiz dert ortağımızdır. Güven kaynağımızdır. Anne büyüktür affeder, bağışlar ve hoşgörülüdür. Tarih boyunca erkeğinin ve çocuğunun yanındadır. Sevgi ve saygı kaynağımız olan anamız bizim canımızdır, her şeyimizdir. Hayatımızı ona borçluyuz.

            Anne demek, iyiliğin, şefkatin, sevginin sembolü demektir. Ne anlatalım. Ne söyleyelim size. En kötü zamanımızda yanımızda siz. Her zaman koruyucumuz, her zaman yardımcımızsın… Bizleri bu dünyaya getiren, çocukluğumuzda bizim için her türlü cefaya katlanan analarımız; size karşı olan sevgimizi nasıl anlatalım? Size karşı olan borcumuzu nasıl ödeyelim?

            Biliyoruz:”Çok çalışmakla”Diyorsunuz. Biz de buna inanıyoruz. Sizlere layık evlatlar olmak, sizi memnun ve mutlu etmek için çalışıyoruz.  Yılmadan, usanmadan çalışmaya devam edeceğiz! Yalnız sizler mutlu olun, yalnız sizler isteyin!

            Ya kaynanamız için neler söyleyebiliriz… Ülkemizin giderek sanayileşmesi ve kentleşme süreci ile birlikte toplumsal, sosyal ve ekonomik değişiklikler çekirdek aile yapısını ve aile içindeki bireylerin durumlarını etkilemektedir!

            Bu bireylerden biri de kaynanamızdır. O nedenle kaynana konusu her zaman aile sohbetlerinde bir espri kaynağı olmaktadır. Yani kaynanadan korkma hastalığı. Gelin-kaynana kavgaları! Damat- kaynana sürtüşmeleri… Daima toplantılarda konuşulur durur! Nedense bilinçaltında gerçekten kaynanalarımıza karşı sevgi ve saygı duysak bile toplumsal bir yoruma uyarak nedense hep kaynanalardan yakınılır!

            Bir başka açıdan, kaynana problemleri hep iktidar-muhalefet ilişkileri gibi yorumlanmış; daima kaynanalar konusunda genç kuşaklar sitemli söz ve davranışlarla çelişkilerini sergilemişlerdir. Ama psikoloji bilimi olaya hiç de öyle bakmıyor. Bir örnek verirsem: Çok değerli kaynanalar, kaynana adayları; inanıyorum ki, damat-kaynana arasındaki bilimsel ilişkileri gerçek yanını anlayınca olayları daha hoşgörüyle yorumlayacaklardır!

            Gerçekte kayınvalide ile damat arasındaki ilişkiler, sınırsız bir sevgi kaynağına dayanmaktadır! ROMEO ve JÜLİET romanında da JÜLİET sevgilisi ROMEO’YA “En büyük sevgim, en büyük kinimden doğuyor!” dememiş miydi? O nedenle psikoloji kitaplarına bakacak olursak, sevgi ve nefretin daima kardeş gibi yakın olduklarını göreceğiz! Yani kaynanaya karşı duyulan hoşnutsuzluk gerçek bir duyu değil, bir gizli sevginin tornistan olmuş şeklidir. Her zaman demezmiyiz sevdiğimiz, gönül verdiğimiz kadına:

            SENİ DOĞURAN ANA,

            OLSUN BANA KAYNANA!

            İşte pedagojik açıklamaya göre kayınvalide bir yabancı gence teslim ettiği biricik kızından ayrıldığı için üzülür durur! Aynı şeyi erkek evladı için de düşünebilirsiniz! Artık ona eskisi gibi karışamayacak, emredemeyecek. Onun işlerine karışamayacaktır! Zira biricik evladı, kendisi için bir yabancı olan adamla ya da kadınla yuva kurmuştur. Kendisinden kopmuştur. Ama kayınvalide yine de eski alışkanlığını sürdürüp, bir punduna getirerek onların işlerine karışmaktan yine geri durmayacaktır!

            Damat ya da gelin bir yabancı otoritenin, kendi içişlerine karışılmasından yakınacaktır. Bu da beraberinde kuşaklar arası çatışmayı, kavgaları ve birtakım olumsuzlukları beraberinde getirecektir. Örnek vermek gerekirse: Damat karısını kayınvalidesinin sevgisinden kıskanır. Kayınvalidesinin karısına karşı duyduğu evlatça sevgiyi, karısını kendisinden önce seven kişilerin sevgisi olarak algılar! Ve bu yüzden de kendi karısına karşı duyduğu sevgiyi, karısının annesine olan sevgisi ile karşılaştırınca bir kıskançlığa varır iş!

            Bir diğer önemli nokta da, damat karısını güzelliği ve tüm meziyetleri ile hayal eder. Bu hayallerin bozulmasına asla razı olmaz karşı koyar! Amma bir de kaynanasının yüzüne bakıp da karısının gelecekteki halini görünce kurduğu hayalleri birden yıkılıverir!

            İşte toplumumuzda gelin-kaynana-damat kavgaları değişik kuşakları çekirdek aile içindeki eğitim, sosyo-ekonomik nedenler başta olmak üzere, insan denen varlığın hoşgörüsüzlüğünden sevgi ve saygı gösterme anlayışının yetersiz olmasından kaynaklanmaktadır! En geçimsizleri bile olsa, bence kayınvalideler gerçekte her aile ocağının temelidir. Zira kayınvalidesiz evlerin çoğu karı-koca kavgaları sonucu yıkılmaktadır! Böylece birçok yuva dağılmakta çocuklar boşluğa itilmektedir!

            Bu olumsuzlukları yaşamak, yaşatmak istemiyorsak bizleri dünyaya getiren tüm annelerimizi ve kayınvalidelerimizi sevgi, saygı ve ölmüşleri rahmetle anarken; GENÇLİKTE GÜNLERİN KISA, YILLARIN UZUN; YAŞLILIKTA DA GÜNLERİN UZUN YILLARIN KISA olduğunu unutmayalım!

            Sevgiyle kalın…

Ali Vacit TOKMAK

YORUM EKLE