ARE YOU READY ?!

  Yılda bir ay gelen misafirimizi uğuluyoruz. İnşallah günahlardan arınanlardan olmuşuzdur.     ‘’ Sen(CC) benim Rab-ı Rahimimsin. Ben, Senin(CC)  aciz ve fakir bir kulunum.’’ Çizgisine gelenlerden olmuşuzdur. Ramazan düşüncelerimizi bir önceki makalelerimizde aktarmıştık. Ramazan ruhunu hayatımızın

365 gününe yayalım inşallah duasıyla yeni makaleme kapı aralıyorum. Buyurun efendim.

Bu seferki yazımda sizlere yaşanmış bir hikâye aktaracağım. Hikâyemiz Orta Karadeniz’in en uç

noktası olan Sinop’ta geçiyor. İlginizi çekeceğini umuyorum.

Are you ready  for the pray? “ Allah Allah şimdi bu İngilizce cümle de nereden çıktı diyebilirsiniz. Demekte de haksız değilsiniz hani. Anlatmaya çalışayım efendim.

   Sinop ve Karadeniz kıyı şeridini, Cenab-ı Allah(cc) nimetleriyle tezyin etmiş; tefekkür edin, ibret alın diye yaratmış sanki. Ama “Nimet şükür görmeyince, nikmet olur.” sözünü Sinop’ta müşahade etmek mümkün. Neyse biz gelelim mevzuumuza.

Endüstri Meslek Lisesi son sınıftayız. O zaman bu meslek lisesinin adı Sanat Okulu. Yıl 1973, yaz tatilindeyiz. Bizim için de tam kanımızın kaynadığı, his ve heyecanın galip olduğu bir devre. İslamî yaşayıştan bîhaber bir hayat tarzı. Rüzgâr ne tarafa eserse o tarafa yelken açar bir durumumuz var. Allah(cc) affetsin ağzımızdan çıkanları kulaklarımız duymuyor. Öyle cümleler var ki, çoğu inkâra götürüyor. Keşmekeş deryasın- dan, istikamet kanalına girmemize vesile olanlardan Allah(cc) razı olsun.

Sıcak yaz günlerinden bir gün, kesin olarak tarihini hatırlayamayacağım. Üç beş arkadaşla futbol oynadık. Terden su olmuş bir vaziyette oyunu bitirdik. Vakit olarak, oyun bittiğinde öğleyi az geçmişti.

Ben arkadaşlardan eve gitmek üzere ayrıldım. Yolda ilk rastladığım mahalle çeşmelerinin birinde elimi yüzümü temizlenmek maksadıyla durdum. Bu niyetle kollarımı ve dizlerime kadar paçalarımı sıvadım. Ben elimi yüzümü yıkarken çeşmenin önünde bir taksi durdu. Ben iyice elimi, yüzümü ve ayaklarımı yıkadıktan sonra mendilimle kurulanmaya başladım. Şoför arabadan indi, ben plâkaya falan da dikkat etmedim. Adam; sarışın, kıvırcık saçlı, mavi gözlü, hafif tombik ve orta boylu biri. Bana doğru geldi. Ve hemen, fakat samimi bir şekilde,

Excuse me. Are you ready for the pray?” Ben birden afalladım. Excuse me’yi anladım.

“Afedersiniz” dedi, ama gerisi yok. Ben bu sefer;

                                      Please repeat.”  (lütfen tekrarlayın) dedim. Tabi yine aynı cümle.

                                      Are you ready for the pray? “  O anda gayr-ı ihtiyarî ağzımdan “Yes yes” (evet  evet) çıktı.  Fakat o soruya öyle cevap verilir mi, verilmez mi bilmiyorum. Ve sevinerek, hararetle elini uzatarak toka yaptı.  Tokalaşırken O devam etti;

  Where is the Mosque?” Tabi ki ben yine anlayamadım. Bir kaç kere tekrar etti, yine anlayamadım.   Bu sefer anlaşabilmemiz için olacak galiba, küçük el çantasından bir kâğıt bir de kalem çıkardı. Ve kâğıda bir resim çizmeye başladı. Resim bittiğinde, benim ağızım bir karış açık, sanki küçük dilimi yuttum. Beynimde şimşekler çakmaya başladı. “Necisin, nerden geliyorsun, nereye gidiyorsun?” sualleri kafamda cirit atıyor.

Sevincimden karşımdakinin boynuna sarıldım. Ve hiç konuşmadan taksiye bindik. Sinop’un merkezindeki Alaaddin Camii’ne doğru işaretle tarif ederek gitmeye başladık. Bakın söylemeyi unuttum, çizdiği resim neydi biliyor musunuz? Cami! Kâğıda çizdiği, evet bir cami resmiydi.  Caminin avlusunda ben o yabancıya bakarak abdest aldım.

 

O’na bakarak ilk namazımı kıldım. Halâ kafamda şimşekler çakıyor, gök gürültülerinin ardı arkası kesilmiyor. İkimizin elleri de namaz sonunda açılmış Dergâh-ı İlâhiye’ye (cc).Yaşlar ayrı, başlar ayrı, milletler ayrı. Fakat bu ayrılıkta gayrılık yok. Aynı  Allah’a(cc), aynı Peygamber’e(asm) ve aynı Kitaba inanmanın verdiği samimi muhabbet  bam başka. Camiden çıktık.

Thang you” dedi ve peşine ekledi;

El mü’minune ihvatün, Good by.(Bütün Mü’minler kardeştir. Allah’a(CC) ısmarladık.)

Benim hayretim, şaşkınlığım halâ devam ediyor. O kadar ki, ismini dahi öğrenemedim. Ve taksi Sinop’un tek çıkış yeri olan meşhur Sinop Cezaevi’nin ana yoluna doğru yöneldi. Hafif toz bulutundan başka, geriye neler kalmıştı, neler!!!... İşte azizim böyle odur, budur namazımıza devam ediyoruz. Minarelerden her  “Allahüekber(cc)”  sedaları yükseldiğinde O Müslüman yabancıyı hatırlarım. Ve gözlerime sevinç gözyaşları üşüşür. Hidayetin nereden, nasıl geleceği belli olmuyor demek ki. Bakın söylemeyi unuttum. “Are you ready for the pray?” soru cümlesinin manasını sonradan öğrendim. “İbadet için (namaz için) hazır mısın?”  Günde beş defa davet ediliyorum. “Namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük rahatı vardır. Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir.” “Kâinatta en yüksek hakikat imandır.  İmandan sonra namazdır.”(RNK)  Ne mutlu O’nun(cc) davetine icabet edip, namaza hazır olabilene.

                        Hikâyemiz bu kadar. Arkadaşımın bana ilk aktarımında çok etkilenip, mutlu olmuştum. O mutluluğu sizlerle de paylaşmak istedim. Yeni yazılarda buluşmak dileğiyle, ben de O yabancı gibi  nefsimize ve hepimize soruyorum;
        Are you ready for the pray?!


 

Öğr.Gör.Ahmet AKIN

RTEÜ. Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu

RİZE

YORUM EKLE
YORUMLAR
Muhsin Açıktepe
Muhsin Açıktepe - 10 yıl Önce

hocam allah (cc)ebeden razi olsun gözel bir yazı ve anı binler selam ve hürmetlerimi bildirir pak elinizden öper duanız da hatırlanmak dileğiyle hayırlı bayramlar.

murat CAN
murat CAN - 10 yıl Önce

Eline sağlık hocam...

Şevket YILDIZ
Şevket YILDIZ - 10 yıl Önce

Hocam yüreğinize sağlık allaha emanet olunuz iyi iftarlar

Nihat KÖSE
Nihat KÖSE - 10 yıl Önce

Every time... Elinize sağlık hocam.

Rahman ÇATIKKAŞ
Rahman ÇATIKKAŞ - 10 yıl Önce

yüreğine sağlık hocam slmlar

Ahmet AKIN
Ahmet AKIN - 10 yıl Önce

eyvallah muhsin bey kardeşim. dualarımız müşterek inşaallah. binlerce selâm ve sevgilerimle.

Ahmet AKIN
Ahmet AKIN - 10 yıl Önce

Eyvallah CAN Kardeşim...

Ahmet AKIN
Ahmet AKIN - 10 yıl Önce

Şevket'im eyvallah.Binlerce selâm...