Nükleer Santrali Masaya Yatırdılar

TBB’nin Sinop’taki sempozyumu nükleer santral planlarının bugünkü iç yüzünü gösterdi!

Nükleer Santrali Masaya Yatırdılar

1 Nisan Cumartesi günü Türkiye Barolar Birliği (TBB) Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu tarafından Sinop Zinos Oteli’nde bir sempozyum düzenlendi. Ağırlıklı olarak Sinop ve Samsun’dan  olmak üzere yaklaşık 200 kişi  tarafından  izlenen sempozyum 2 oturum ve forum kısımlarından oluştu.

Açılış konuşmasını  yapan Çevre ve Kent Komisyonu Başkanı Ali Arabacı nükleer santraller için işletme güvenliğinin uluslararası standartlara uymadığına, Çernobil ve Fukuşima felaketlerinin yaşanmasından hareketle bu santrallerin insan ve çevre yaşamına verdiği zararın büyüklüğüne değindi.

Av. Arabacı sempozyuma  Türkiye’nin, plandaki ikinci nükleer santrali için uluslararası anlaşma  imzaladığı Japonya tarafından görevlendirilen Mitsubishi şirketi ile onun  iş ortağı Areva’nın menşei ülkesi Fransa’dan bilim insanı ve uzmanları davet etmek suretiyle hazırlandıklarını ifade etti. Zira   4480 Megavatt gücünde, yılda 34 milyon kilovatsaat elektrik üretecek ve üretilen elektriğin tamamını 20 yıl boyunca, kilovat saati yakıt dâhil 11.83 sent bedelle Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından satın alınacak olan santralin Japon Mitsubishi şirketi ile Fransız AREVA şirketi tarafından kurulması öngörülüyor.

Av.Arabacının konuşmasını Sinop Baro Başkanı Hicran Kandemir, Samsun Baro Başkanı Kerami Gürbüz ve  Samsun Çevre Platformu Sözcüsü Mehmet Özdağ’ın  konuşmaları izledi.

Teması, Fukuşima’da  bugünkü durum ve nükleer santrallere karşı verilen hukuk mücadelesi olan ilk oturumun moderatörü Nükleersiz.org Proje koordinatörü, aynı zamanda  gazetemizin yazar ve editörlerinden Pınar Demircan, Akkuyu ve Sinop’ta uluslararası anlaşma yapılarak kurulması planlanan nükleer santral projeleri gerçekleşirse Türkiye’nin bir ülkede bir başka ülkenin nükleer santral kurmasının ilk örneklerini vereceğini ifade ederek Nükleer Fizikçi Prof. Dr Hayrettin Kılıç’ın  ABD’de 2007 yılında Areva ve Mitsubishi şirketlerinin nükleer santral kurma taleplerinin milli güvenlik kanunlari kapsaminda reddedildiğini açıkladığı mektubundan kesitler sundu.

Yaşam Hakkı elektrik fiyatıyla karşılaştırılamaz!

Oturumun ilk sunumunu Japonya’da Nükleerden Çıkış için Ulusal Avukatlar Komitesi’ni temsilen davet edilen Av.Kazuki Homori yaptı.   Fukuşima nükleer santral faciası yaşanana kadar Japon toplumunun nükleer santrallerin güvenli olduğuna inandığını,  hatta Fukuşima nükleer santral kazası meydana geldikten sonra Çernobil nükleer santral kazasının Rus teknolojisinin ürünü olduğu için yaşandığını düşündüklerini, ileri Japon teknolojisinin benzer akıbeti olacağını akıllarına bile getirmediklerini  hatırladıklarını  ifade etti.

İlaveten Fukuşima nükleer santral faciasına kadar nükleer santrallere karşı açılan tüm davaların çoğunlukla kaybedilirken facianın yaşanmasıyla yeniden nükleer santrallere karşı açılan davalrın ivme kazandığını ve çoğu mahkemenin nükleer santralleri kapatma yönünde ihtiyaten tedbir kararı aldığını  açıkladı.

Av.Homori, Japonya’da Ulusal Kazaları  Araştırma Komitesi’nin Fukuşima Nükleer Santral kazasının insan eliyle yaratılan bir afet olarak aslında önlenmesinin de mümkün olduğunu ispatladığını söyledi. Zira, 11 Mart’ta Fukuşima’da  yaşanan deprem ve tsunaminin bir simülasyonu 2008 yılında yapılmıştı fakat buna rağmen maliyetli olduğu gerekçesiyle önlem alınmadığı için bu felaketin yaşanmıştı.

Sunumun en ilginç kısmını ise Ohi nükleer santrali için verilen karar oluşturdu. Av.Homori’nin anlattıklarına göre Ohi mahkemesi ilk defa yaşam hakkı ile elektrik fiyatının değerleri üzerinden karşılaştırma yapmanın yasal olarak kabul edilebilir bir şey olmadığını, bir şirketin zarar etmesindense geri dönüşü olmayan olayların yaşanmasının ulusal zenginliğin kaybı olduğu kanaatinde bulunmuştu.

“Depremsellik nükleer santrallere karşı çok önemli bir argüman! Unutmayın Sinop bir deprem bölgesidir”. 

Sinop’ta yapılan depremsellik ölçümleri hakkında nükleer santralin kurulmasının planlandığı bölgedeki depremselliğinin   400 GAL olarak ilan edilmiş olmasını eleştiren  Homori,  Japonya’daki ölçümlerin asgaride  620 GAL gösterdiğini , Türkiye gibi bir deprem ülkesinde 400 GAL‘ın tamamen hafifsemeden ibaret olduğunu söyledi.  Homori,  Sinop’un depremselliğinin hiç de önemsenmediği ve bunun endişe verici olduğunu, Sinop’un nükleer yatırım pahasına kaderine terk edilmemesi gerektiğini ifade etti.

Fukuşima Tanığı:  “Mitsubishi’nin ürettiği buhar jenaratör  parçaları kusurlu!”

 

Fukuşima Tanığı Toshiya Morita

Birinci oturumun diğer konuşmacısı Türkiye’de daha önce Yeşil Düşünce Derneği, Nükleersiz.org  tarafından 3 kez davet edilerek Fukuşima Tanığı olarak bilinen bir isimdi. Bağımsız Gazeteci Toshiya Morita, Sinop’u dördüncü ziyaretinde Türkiye insanını yine çok  ilginç bilgilerle buluşturdu . Son günlerde Westinghouse nükleer reaktör yapım şirketini nükleer endüstrideki başarısızlıkları nedeniyle elden çıkarmak zorunda kalan Toshiba’nın iflasın eşiğinde olduğuna değindi. Sinop’a kurulması planlanan nükleer santral için görevlendirilen Mitsubishi’nin de finansal zorluklar içinde olduğuna dikkat çeken  Morita,  Mitsubishi’nin reaktör içindeki buhar jenaratörünün  parçalarında da hata olduğunu açıkladı. Üstelik bu hata 2013 yılında Mitsubishi’nin Amerika’da  San Onofre Nükleer Santrali için üretiği  reaktörlerde sebep olduğu problemler için tazminat ödemesini gerektirmişti Morita,  Mitsubishi’nin bu sorununun baki olduğunu ve Sinop’ta kurulması planlanan nükleer reaktörün Mitsubishi’nin ayıplı parçalarını içermesi ihtimalinden bahsetti. Diğer taraftan Mitsubishi, Fransız Hükümeti’nin talebi doğrultusunda dekarburizasyon problemine bağlı olarak  kusurlu parçaları olan Areva’yı finansal olarak desteklemek üzere yurt dışı projelerinde iş ortağı yapacaktı ki bu durum iki kusurlu ürün sahibi şirketi Sinop’ta buluşturacaktı. Zira Sinop’ta kurulması öngörülen ATMEA 1 tipi reaktörün üreticileri Fransız Areva ve Japon Mitsubishi idi.

 

soldan sağa,  Prof. Dr. Michel Prieur ve Prof.Dr İbrahim Kaboğlu

Nükleer santraller planlanırken kaza maliyetleri de hesaplanmalı!

Sempozyumun ikinci oturumu ise, Anayasa Hukukçusu Prof. Dr İbrahim Kaboğlu’nun moderatörlüğünde gerçekleşti . Prof. Dr. Kaboğlu  Türkiye’nin Rusyaya Akkuyu ile ilgili verdiği hakların adeta bir kapitülasyon niteliğinde olduğunduğunu Anayasa mahkemesinin ise sonuçları toplumsal olan politik bir meseleyi görmezden geldiğine işaret etti. Limoges Universitesinde Hukuk Bölümü’nden Çevre Bakanlığı  tarafından verilen Legion de Honor ödülünün sahibi Prof. Dr. Michel Prieur Nükleer kazaların yönetimine ilişkin olarak çok az sayıda uluslararası kural olduğuna fakat İnsan haklarının ise  her zaman uygulanabilir olduğuna işaret etti. Çevre hukukundan bahsederken hukukun gücüne inanmak gerektiğini  ve ülke içerisinde çözümlenemeyen  yaşam hakkını ilgilendiren meselelerin Avrupa İnsan hakları Mahkemesine taşınarak çözümlenmesine çalışılabileceğini ifade etti .  Prof. Prieur  Fransa dünyada en çok nükleer santral olan ülkesi ve enerji ihtiyacının %75 i nükleerle karşılandığını söyleyen Prof .Prieur  Fransa’da da siyasilerin nükleer santrallerin kapatılmasını vadettiğini  ancak bunun nedense gerçekleştirilmediğini ifade etti.  Santral kurulum planlarının kazalara karşı alınacak önlemleri içermediğini fakat,  Fukuşima’nın Japonya gibi  gelişmiş ülkelerde de kazalar olabileceğini gösterdiğini açıklayarak nükleer santrallerin bugün terör yaşanan dünyada mütemadiyen  tehdit altında olduğunu vurguladı.

 

Prof.Dr. Hubert Delzangles

“Areva’nın geleceği Mitsubishi ile Sinop’ta nükleer santral kurmasına bağlıdır !”

Oturumun diğer konuşmacısı Bordo Politik Calismalar Enstitusu Prof.Dr. Hubert Delzangles  ise konuşmasına  dünyada nükleer santrallerin kurulumunda başvurulan nükleer santrallerin düşük emisyonu olduğu, ucuz ve dışa bağımlılıktan kurtardığı argümanlarının yalandan ibaret olduğunu söyleyerek başladı. Fransa’da tüketilen elektriğin %75’ini sağlayan nükleer santralleri yapan Areva’nın iflasın eşiğinde ve türlü teknik sorunlarla uğraştığını hatta 18 reaktörün halen  kapalı olduğunu açıklarken Areva’nın %86’sını devletin satın aldığını dolayısıyla Areva’nın aslında Fransa  devleti olduğunu söyledi. Buna göre Areva’nın mali durumunu toparlamak için Sinop’ta nükleer santral kurmaya ihtiyacı vardı.  Konuşmasında Terör konusuna da değinen Delzangles, Fransa’nın nükleer güvenliğinin hiç yeterli olmadığını  askeri gücünün 8 nükleer santrali koruyabilecekken ülkede 58 nükleer santralin olduğunu Öyle hatta karşılığı hapis cezası olsa bile ülke içinde her yıl aktivistler nükleer santrallerin güvenli olmadığını ispatlamak için nükleer santrallerin içine girdiklerini fotograflarla belgelediği bilgisini paylaştı.

“Nükleer santral bağımsız enerji sağlamaz, Fransa Nijer’e bağımlıdır!”

Nükleer santral  sahibi olmanın enerjide bağımsızlık getireceğine dair koca bir yalan olduğunu, nihayetinde Fransa’nın uranyum ham maddesini aldığı Nijer’e bağımlı olduğunu söyledi.

Konuşmasında atık yönetimi meselesinin önemine de değinen Delzangles Fransa’da yerin altında  yeni geliştirilmekte olan 15 m2lik alanda 500 metre derinlikteki atık depolarının kurulmasına çalışıldığını bu yer altı deposunun ağzı açık ya da kapalı olsun her iki şekilde de yaşam için tehdit unsuru teşkil  ettiğini  hatta  100 bin yıl sonra bu depoları bulacak gelecek nesillere sözkonusu tehlikenin bilgisel aktarımında sorunlar yaşanacağını belirtti. Prof.Dr Delzangles, bu sorunlardan kurtulmanın a ve yaşanabilir bir dünya kurmanın ancak yenilenebilir enerjilerin; güneş ve rüzgar enerjilerinin tercih edilmesiyle mümkün olacağını, ülke poltikalarının bu yöne kanalize edilmesi gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamladı.

Sinop’ta nükleer santrale geçit yok!

Sempozyumun Forum kısmı ise İzmir Barosundan  Nükleersiz gelecek Ödülü’nün sahibi Av.Arif A.Cangı moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Av. Cangı, Türkiye’nin nükleer atık problemini çözemezken nükleer santral kurması halinde dünyanın başına felaket getirebileceğinin altını çizdi.

Sinop Nükleer karşıtı Platform adına söz alan Murat Şahin de Sinop’ta mücadeleye devam ettiklerini ve nükleer santralin kurulmasına izin vermeyeceklerini   belirtti.

Edirne Barosu Çevre ve Kent Hukuku Komisyonu Başkanı Bülent Kaçar ise söz alarak Hükümetin İğneada’ya nükleer santral kurma planlarına değinerek İğneada Nükleer Enerji Santrali projesi özelinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan siyasi partilerinin ve milletvekillerinin yasama görev ve faaliyeti çerçevesinde hiçbir şey yapmadığnı, 9 Ağustos 2016 günü Türkiye ve Çin arasında Nükleer Enerji İşbirliği Anlaşmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun TBMM’den aleyhte bir konuşma dahi yapılmadan 245 kabul 1 çekimser oy ile kabul edildiğini hatırlattı. Akkuyu ve Sinop nükleer santral karşıtı mücadelelerden yararlanarak mücadeleleri ortaklaştırmanın önemini vurguladı.

(Yeşil Gazete) 

Haber:Pınar Demircan

 

Gerze Gündem Haber

Güncelleme Tarihi: 07 Nisan 2017, 10:05

Mustafa Yoğurtçu

YORUM EKLE
banner381
SIRADAKİ HABER