Sinop’ta Süreç Hızlanmış Durumda

Çernobil’in ardından en büyük nükleer felaket olan Fukuşima’nın üzerinden tam 7 yıl geçti.

Sinop’ta Süreç Hızlanmış Durumda

Japonya’da 2011 yılında meydana gelen depremin yol açtığı tsunaminin Fukuşima Daiçi Nükleer Santralı’nda soğutma sistemini devre dışı bırakması nedeniyle yaşanan nükleer felaketin üzerinden dün tam 7 yıl geçti. Deprem ve tsunami felaketinde 18 bin 500 kişi hayatını kaybetti. 3 bin 500’den fazla kişi de felaket sonrası hastalık ya da intihar nedeniyle yaşamını yitirdi. 2 bin 553 kişi ise resmi olarak hâlâ kayıp. Radyoaktif kirlilik nedeniyle, bölge halen yeniden yerleşime açılmadı, 160 bin insan evlerini belki de bir daha hiç dönmemek üzere terk etmek zorunda kaldı. Fukuşima’nın ardından yıllardır okyanusa 300 ton radyoaktif su akıyor. Tiroit kanseri teşhisiyle ameliyat edilen 116 çocuk ve radyoaktivite kaynaklı hastalıklarla yaşamak zorunda kalanlar söz konusu… 1986 yılında Çernobil’de meydana gelen felaketten bu yana en büyük nükleer felaket olan Fukuşima nükleer felaket bölgesindeki insanlar geçimlerini balıkçılıkla sağlıyordu. Iwate vilayetinin verilerine göre, en çok etkilenen bölgelerde somon ve istiridye avcılığı tsunami öncesi seviyenin yüzde 40’ı civarında…

Fukuşima ve Çernobil gibi felaketlerine rağmen AKP, Türkiye’ye nükleer kurma ısrarında. Mersin ve Sinop’ta yapılmak istenen santrallarda süreç hızlanmış durumda. Son olarak Danıştay, Akkuyu Nükleer Güç Santralı için hazırlanan ÇED Raporu’nda eksiklikler bulunduğunu kabul etti, ancak verilmiş ‘ÇED olumlu’ kararının iptali için açılan 13 ayrı davayı reddetti. Sinop İnceburun’a yapılacak nükleer santral projesi için ise ÇED Halkın Katılım Toplantısı’na şirketin talimatıyla Sinop halkı alınmadı. Salona alınmayan halk, polis barikatları önünde “Nükleere hayır” deyince, darp edildi, içeride mizansen bir toplantı yapıldı.

Tüm bunların ışığında alanında uzman isimler, BirGün’e konuştu, nükleer enerjiye ihtiyaç olmadığını vurguladı.

Mersin’i bitirecek
Mersin Nükleer Karşıtı Platform (NKP) Dönem Sözcüsü, Avukat Alpay Antmen’e göre, Mersin Akkuyu’da kurulması planlanan nükleer santral, ‘Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı.’ Avukat Antmen, AKP iktidarına ‘Anayasa hükümlerini’ hatırlatıyor ve “Santral kurulursa bölgemiz nükleer atık deposuna dönüşecek” diyor. Av. Antmen, şöyle devam ediyor: “Santralın yapım ve işletmesine ilişkin sözleşme, kamu yararına ve ulusal çıkarlarımıza aykırıdır, enerji arz ve güvenliğimizi tehdit etmektedir. Sözleşmenin karşılıklı edimleri, devletimiz açısından zarara sokacak hükümler içermektedir. Bu denli ekonomik, yaşamsal ve stratejik önem taşıyan bir konunun kent halkına, kent bileşenlerine sorulmadan plana konulması uluslararası sözleşmelere ve Anayasa hükümlerine aykırıdır. Akkuyu Nükleer Santralinin yapılmaması için bu kadar sebep varken iktidar, ısrarla santralın temelini atmaya ve inşaata başlamaya çalışıyor. Ortada rant uğruna bir doğa katliamı söz konusu. Elbette biz yargıya güveniyoruz.”

Nükleer enerjinin zararlarının herkesçe bilindiğini dile getiren Av. Antmen, sözlerini şöyle noktalıyor: “Yenilenebilir enerjiler varken, nükleer ısrarı anlaşılabilir ve kabul edilebilir değil. Mersin’de kurulacak nükleer santral; turizmi, tarımı ve denizi bitirir.”

‘Nükleer mi? Sinop’a mı? Oldu canım!’
Sinop NKP Yürütme Kurulu’ndan fotoğraf sanatçısı Volkan Atılgan, “Nükleer mi? Sinop’a mı? Oldu canım!” fotoğraf sergisini hem Türkiye’nin birçok kentinde, hem de yurtdışında sanatseverle buluşturdu. Sergi ile Atılgan, nükleer santralların tehlikelerine karşı kamuoyu farkındalığını artırmak istiyor. Serginin 18’nci durağı ise Almanya’nın Düsseldorf kentiydi. Atılgan, Sinop İnceburun’a yapılacak nükleer santral projesinin ÇED Halkın Katılım Toplantısı’nda yaşananları hatırlatarak, şu yorumda bulunuyor:

“Sinop’ta nükleer isteyenlerin çoğu AKP’lilerdir. Son ÇED toplantısında da bu görüldü. Salonun içerisini AKP kadrolarıyla doldurdular ve halk dışarıda bırakıldı. İçeride ise mizansen, gayrimeşru bir toplantı tertiplendi. Bu yaşananlar her şeyi özetliyor.”

İhtiyaç yok
Makina Mühendisleri Odası (MMO) Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz, “Temel itirazımızın sebebi Türkiye’nin nükleer santrallere ihtiyacının olmaması” diyor ve ekliyor: “Türkiye’nin yılsonu itibari ile 85 bin 200 megawatt kurulu gücü var. Yapım aşamasında projeler Akkuyu Nükleer Santralı hariç, 22 bin 500 megawatt. Bunları topladığımız vakit, 107 bin 700 megawatt ediyor. Dahası Akkuyu Nükleer Santral harici proje stoku da 125 bin megawatt yakın. Oysa bizatihi Enerji Bakanlığı’nın yetkililerinin, daha önce 2023 için söyleyip şimdi 2025’e çektikleri rakam, 120 bin megawatt. Ki biz bu rakamın da abartılı olduğunu söylüyoruz. Hal böyleyken, nükleer santrallara hiç mi hiç ihtiyaç yok.”
Oğuz Türkyılmaz’a göre ‘marifet santral yapmakta değil, enerjiyi verimli kullanmakta’. Enerjide tasarrufa dikkat çeken Türkyılmaz, şu ifadeleri kullanıyor: Türkiye’nin rüzgâr ve güneş potansiyeli değerlendirilmeli. Akkuyu projesi tamamen Rus projesi. Yakıtından teknolojisine kadar Rusya’ya bağımlı bir proje. Atık sorunu çözülmemiş, teknolojisi, yakıtı, işletmesi dışa bağımlı, riskleri çok yüksek nükleer santral macerasına hayır diyoruz.”

***

Akkuyu’da fay hattı tehlikesi
CHP Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı’ya göre ‘nükleer santral kurmak, intihar demek. ’Atıcı, “Enerjide bütün yatırımlarımızı güneşe yapmamız lazım” diyor ve ekliyor: “Nükleer insan sağlığını ciddi bir şekilde etkiler. Almanya’ nükleer santralın olduğu bölgelerdeki çocuklarda kan kanseri riskinin 2.2 kat artığı tespit edildi. Ve Almanya, nükleer enerji santrallarını bu yüzden kapatma kararı kaldı. Eğer bir nükleer kazası yaşanırsa bunun sonuçlarını düşünemiyorum bile. Bunları Çernobil ve Fukuşima’da gördük. Akkuyu’da nükleer santral planlanan yere hemen 20 km mesafede bir fay hattı tespit edildi. Ecemiş Fay Hattı olarak biliniyor ve burada bir deprem olursa çok ağır sonuçlarla karşılayacağız.”

***

Çernobil’in etkileri
Uludağ Üniversitesi (UÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, Çernobil’deki nükleer kazanın dünyaya öğrettiği ‘büyük sorunlar’ olduğunu dile getiriyor. Kaza sonrasında Ukrayna’da yüzbinlerce insanın yerinden ayrılmak zorunda kaldığını, 25 bin insanın ise yaşamını yitirdiğinin altını çizen Prof. Dr. Pala, “Benim de tanışma şansı elde ettiğim Ukraynalı bir meslektaşım, o yıllarda kazadan sonra o bölgede çalıştığı için böbreğini kaybetmiş” diyor ve ekliyor: “Kanser var, doğumsal anomili var. Yine kazalar nedeniyle çok büyük bir alanın radyoaktif kirlenme nedeniyle kullanılamaz hale gelmesi durumu var. Ve bu da o bölgedeki insanların tarım yapamaması gibi problemleri oluşturuyor. Bu da insanın sağlığını doğrudan etkiliyor. Geçen ay yayımlanan yeni bir makalede, nükleer santralde çalışanların akciğer kanserine yakalanma riskinin daha yüksek olduğu ortaya kondu. Ben 1988 mezunuyum ve ilk görev yaptığım yer, Rize’ydi. O yıllarda doğumsal anomilinin artığına ilişkin pek çok meslektaşımdan geri bildirim aldığımı hatırlarım. 2006’da Çernobil sonrasında Hopa’da yapmış olduğumuz bir kanser araştırması vardı. Bu araştırma sonrasında gözlemlediğimiz, o bölgede kanserden ölenler ve kanser tanısı konanların daha fazla olmasıydı.”

Gerze Gündem Haber

YORUM EKLE
YORUMLAR
nasiiiii.....
nasiiiii..... - 6 yıl Önce

sinop ve türkiye genelinde insanların büyük kısmı açlık sınırının altında bir gelirle hayatını sürdürmeye çalışıyor.
fakirliğin verdiği kötü koşullarda barınma ve yetersiz beslenme yüzünden bizim insanlarımız zaten japonya daki felakette ölenlerden fazlası olarak ölüyor.
kaldı ki siz bunu mühendisim diye geçinenlere sormayın yılda evine bir kilo et dahi alamayan fakir fukaraya sorun göbeğini kaşıyan adam akşam eve giderken her istediği alabilecek ya geçim sıkıntısı çekenler. dimi ya......

banner381
SIRADAKİ HABER