Delecek Ama Geçecek…

Ne aynı kentten, köyden, ne de aynı coğrafyadandılar. Ama ikisi de vatan bellemişti bu toprakları ve canları pahasına da olsa “düşmana” vermeye hiç niyetli değildiler. Öyle belletilmişti ikisine de.

 Birini dağdan, diğerini denizden saldılar birbirlerinin üzerine, birinin çok iyi bildiği, diğerinin “vatanım” dediği ancak, başta insanına, kuşuna kurduna, çiçeğine böceğine, dağına taşına, otuna bokuna bile yabancı bir coğrafyada, birleşmeleri gereken o kadar çok neden varken, adına ölüm denilen orta noktada birleştirdiler.

Birinin yiyecek ekmeği yoktu, diğerinin adına “bedelli” dedikleri, ödeyemeyenin ödeyenin yerine ölmesi gerektiği “kan parası”. Hal böyle olunca ölümde onları seçecekti tabi, ölümünde suçu yoktu aslında. Onun işi almaktı, alacaktı, alıyordu. Birileri körpecik bedenleri sunuyordu, ejderha da büyük bir iştahla her gün beşini onunu yutuyordu, epeydir durgundu “piyasa” ve “işler” de kesattı ama artık malumlar fitili ateşlemiş ve “kan pazarı”  açılmıştı.

Aslında ikisi de “vatan” diye yola çıktıklarına göre neydi anlaşamadıkları ve kimdi düşman? Geçmişte bu toprakları vatan yaparken, ikisini de aynı tayını paylaşıp, gözünü kırpmadan ölümde birleştiren kutsallık ne olmuştu da yerini düşmanlığa bırakmıştı?

  Bunu gerçekten hiç bilemediler, bildirmediler. Bu “düşman” dediler, “yok olması” gerek dediler, bunu da ancak “sen yaparsın” dediler, sırtlarını sıvazladılar. Birine, “Allah, din kitap, vatan, millet, Sakarya, Dumlupınar”,  diğerine, devrim, barış, sosyalizm, emek, halk, hak hukuk” diyerek durmadan kaşıdılar yarayı, kabuk bağlamasına asla izin vermediler ve adına ölüm neden yok olma noktasın getirdiler. Ahmettiler, memettiler, barandılar, yani İNSAN’dılar, adları ile 20’li yaşlarına kadar ancak çağrılabildiler, “günün bilançosu verilirken “birinden şehit, diğeri bölücü teröristti” ve artık merhumdular.

 Tek suçları insan katliamlarının durup dinlenmek bilmeden mesai yapması gerektiği bu coğrafyada dünyaya gelmiş olmaları idi. Bir de köşklerinin yanındaki birlikte askerlik yapabilen ana ve babaların evlatları olamamaları, beyni çürümüşlerin bunu çocuklarına aldıkları çürük raporları ile ispatlayacak güçteki babalara sahip olamamaları idi.

Bu bir proje idi ve biri çıkıp “ben bu yıkım ve kıyım projesinin Ortadoğu eş başkanıyım” dememiş miydi?

Proje eksiksiz hayata geçmek zorunda idi, komşularımızda geçmişti, şimdi sıra bizde idi, geçecekti..

Delecekti ama geçecekti..

      Bekir Demirci

YORUM EKLE
YORUMLAR
HÜSEYİN BODUR
HÜSEYİN BODUR - 9 yıl Önce

beki̇r bey kardeşi̇m yi̇ne güzel yazini döktürmüşsün...bu develt bi̇zi̇m..bi̇zler gerek i̇çde ve gerekse dişta her tü
rlü saldiriyi omuzlariz,üstesi̇nden geli̇ri̇z Allahin i̇zni̇yle ama keşke şu on seki̇z bi̇n tl ver,askere gi̇tme yasasi i̇şi̇n i̇çi̇ne gi̇ri̇nce Allahimin, di̇ni̇mi̇n üzeri̇ne yemi̇n edi̇yorum bu i̇ş bu mi̇lleti̇ üzmüştür..nereye gi̇tsem,hangi̇ toplulukda sohbet etsek karşimiza bu terör olaylarindan sonra konuşulan baş konurdan bi̇ri̇si̇ oldu....bu vatan beni̇mde, seni̇nde ,onunda, bununda ..bunu koruma, gözetme,i̇yaşatmada manevi̇ duygular yer almali,maddi̇ i̇şler deği̇l....parasi yoksa buyrun, varsa evi̇nde ,anneni̇n,babanin,eşi̇ni̇n di̇bi̇nde otur,kalk,yaşa,gez dolaş....umarim bi̇ri̇leri̇ i̇nşAllah Allah dua edi̇yorum bu yanlişliği düzelti̇r....hemde eci̇len düzelmesi̇ lazim di̇yorum...saygilarimla...