Emekli Kenti Olmuş Gerze’miz!

Gerzeliyim Gerzeli,

Çalar sazımın teli.

Dağları var meşeli,

Gönlüm neşeden deli…

Değerli “  Gerze Gündem “ Okurlarım:

Bu şarkıyı, günümüz Gerze de oturanların birçoğu bilmez ama yangın öncesi yaşayan Gerzelilerin çoğu anımsarlar. Çünkü 1956 ve öncesi yıllarda İlkokulda hemen her sabah öğretmenlerimiz biz öğrencilere bu şarkıyı hep birlikte, okul önünde sıraya girdiğimizde söyletirlerdi.

Sanırım bu güzel şarkının söz yazarının ve bestecisinin kim olduğunu birçok kişi bilmiyordur!

Bu şarkının söz yazarı ve bestecisi: Sinop Ortaokulu, Tarih, Coğrafya ve Yurttaşlık bilgisi öğretmeni Bolu’lu Hasan TARHAN’DIR. Hasan TARHAN’NIN Gerze Yaykıl Köyünden DP. Milletvekili Nusret KURUOĞLU’NUN asker arkadaşı olduğunu öğrendim.

Onların yaşadığı öğrencilik yıllarında Gerze de Ortaokul yokmuş. Sinop ta bu günkü Öğretmenevi olan bina ortaokulmuş. Gerzeli olupta hali- vakti yerinde olan ailelerin çocukları bu okulda okuma imkânına sahiplermiş. Sinop’a Gerze’den kapalı motorla gitme imkânı varmış. Kara yolu o yıllarda yok olduğu gibi motorlu taşıtta yokmuş. İşte Cumhuriyetin ilk yıllarında bu okulda okumuş, bir öğrenci ağabeyimizden bu şarkı sözü yazarının ismini öğrendim…

Çok değerli Gerzeliler ve Gerzeli olmaya çalışanlar! Bilindiği gibi kentli olabilmek, çok uzun bir süreç ister! Çünkü insanlar yaşadığı gibi düşünür. Yaşadığı yerden bir takım kazanımlar elde ederler. Bunlar aileden ve çevreden elde edilen kazanımlardır.

Hani bir söz vardır: “ Köyden indim şehre, şaşırdım birden bire!” Yerinde söylenmiş bir sözdür.

Yıllar önce köylerimizden büyük kentlerimize iş ve aş nedeniyle göç eden köylülerimiz, varoş denilen kentlerin dışına ve çevrelerine çok kötü ve zor şartlarda yerleşmişlerdir!

Geçmişte köyünde kazandığı kültürünü koruyamamış, kent kültürünü de edinemediği için iş ve aş mücadelesini sürdürürken ne olduğu bugün bile tartışılan soysa- politik bir kişilik kazanmıştır!

Açıkçası büyük kentlerde kendini geliştirebilecek ve uyum içinde yaşam sürdürebilecek, sosyal yönden herhangi bir birikim elde edememiştir!

İşte bu insanlarımız, bir iş kolundan emekli olmadan ya da emekli olduktan sonra ilçemize gelerek yerleşmeleri sırasında, bu çevreye uyum problemleri yaşamalarına, yaşadığı yerden edindiği bazı birikimleri engel olmaktadır! Hala da olmaya devam etmektedir!

Hemen her yerde ( Her kentte ) olduğu gibi ilçemiz Gerze’de de farklı bir insan profili görülmektedir. Yaşam tarzı, düşüncesi, anlayışı ve kendine göre edindiği kültür kazanımları nedeniyle farklı bir insanı karşımızda görmekteyiz. Bu kaçınılmaz bir gerçektir.

Eski kentlilere göre, yeni kentli olmaya çalışanlar arasında yaşam alanlarında çok farklı bir kültür yaşanmaktadır! Bu farklı kültür nedeniyle uyum sorunları olacaktır. Bu uyumsuzluğun ortadan kalkması uzun bir sürede gerçekleşecek ve aralarında çelişkiler olan çok büyük kültür erozyonları yaşanacak, problemlerin çözümünün de pek kolay olamayacağı yaşanan ortamda görülmektedir!

Günümüz ilçemiz Gerze de kent yaşamında eskiden elde edilmiş, kent kültür birikimi ile donanmış kitleler çok azınlıkta kalmıştır. İlçede yeni kentli olmaya çalışanların çoğunlukta olmaları, onların kazandıkları kültür birikimini küçük kentlerde daha baskın hale getirmiştir! Eski kent kültürü etkisizdir ve kaybolmak üzeredir!

Her iki farklı kültür anlayışı, birbirlerini anlamakta zorluk çekiyor. Kentli ve köy kökenli insanlar birbirlerine arkadan eleştirilerini yapıyorlar! Yüz yüze gelmekten adeta korkuyorlar. Bu durumda kazanan yok! Ama kaybedilen birçok insani değerler var. Olumsuzluğa neden olan sorunlar araştırılmıyor. Sadece yaşananlar her iki taraf için, insanların olumsuz yönde birbirlerinden etkilenmelerine neden oluyor.  Gereksiz eleştiriler yersiz ve ilkesiz yapılıyor!

Gerze’miz birçok küçük yerleşim yerlerine göre çok daha çağdaş olduğu bilinmekte ve söylenmektedir! Ben bu tespite her yönüyle katılmıyorum. Meseleye objektif bakmalıyız! Yaşadığımız bu kentte, kıskançlık, dedikodu ve buna benzer birçok nedenle insanlar birbirini yüz yüze değil de sözde eleştiri yapıyorum diye arkadan sorunlarını konuşuyorlarsa, o yörede çağdaşlık, dürüstlük ve hoşgörü aramak çok yerinde bir davranış değildir! Bazı yörelerde böyle anlayışlara “ Kendi söyler, kendi dinler!” Demeleri çok doğrudur! İlçemizde hala başka yanlış uygulamalarda yapılmakta! Kentlisiyle, köylüsüyle yerli halk ve esnaf birbirlerine hemen her durumda destek olmuyorlar! Dışarıdan gelenlere yağcılık, yalakalık yaparak gönüllü olarak destek vermelerini araştırmak, burada sosyolojik olarak insanlarda bir hastalık belirtisi varmıdır diye düşünmek acaba doğru mudur, değil midir? Diye bu olumsuz davranışları değerlendirmek gerekiyor!

Gerze’miz için emekli kenti dendiğini hemen herkes biliyor ve görüyor. Doğrudur. Kent ve köylerde yaşayan halkımızın yarıdan çok fazlası çeşitli kurumlardan emekli olmuş insanlardan oluşuyor.

Hemen her yerde tartışmasız, emekli olmuş kişi sanki kendini inzivaya çekmiş, elini ayağını her şeyden arındırmış gibi algılanıp yorumlanıyor! Bence bu hiç doğru değil. Çalışanların da nedense bilinmez, birinci hedefi gelecekte biran önce emekli olabilmek! Elini ayağını her şeyden çekip, köşeye çekilmek, sanki tek düşüncesi olmuş! Günümüz emeklileri de yaşantılarıyla çalışan kesime hiçte güzel birer örnek olamadıklarını davranışları ve yaşantılarıyla sergiliyorlar!

Nasıl mı?

Her emekli tasını tarağını toplamış, ununu eleyip eleğini asmış; her işi bu dünyada bitmiş ölümü bekler gibi… Bu arada kendine, yaşadığı sosyal anlayışına göre yeni bir düzen kurmuş.

O da şöyle: Gece geç yatıp, sabah geç kalkmak onun tercihi olmuş. Mesaisi kahvehaneye giderek başlıyor. Çeşitli oyunlar oynayarak boş zamanını değerlendirdiğini sanıyor. Ya da öyle olduğu algılıyor. Akşam eve dönüş. TV izlemek. Varsa elinde bir günlük gazete, ilgisini çeken yerlerini okumak ve bulmacalarını çözmek…

Çalıştığı yılların aksine daha düzenli olması gereken yemek düzeni emeklilikte daha çok bozulmuş! Hastalıklar artmış, kendini bu konuda daha çok düşünür olmuştur! Bu bakımdan da emekliler çalışanlara hiçte birer iyi örnek olamıyorlar!

 Çalışanlar nedense emeklilerin yaşantılarını çok özlüyorlar!  Aman, sakın ha! Ne olur özlemeyin! Sonra sizlerde bizler gibi olursunuz!

Neden acaba emekliler böyle bir yaşantının içine sürüklenmişler? Bu durumları hiç sorgulanmıyor. Sorgulamak isteyen de yok!

Sanırım, emeklilerin zamanında çalışan kesim olarak, büyük bir çoğunluğu örgütsüz toplum katmanlarından geldikleri için, kendilerini emekli olunca işi bitmişi ve artık işe yaramaz bireyler olarak görmekteler!

Hâlbuki emekli olanların, emekli olduktan sonra çok daha bazı alanlarda özgürce ve örgütlenerek, bireysel ve toplu olarak çalışacakları yerler yok mu? Elbet var!

Ama gerek ruhsal, gerek fiziksel ve de nemelazımcı anlayış, emeklilerin kolay yolu seçtiklerini günümüzde gösteriyor. Bu kolaycılık ülkemizde her yerde yaşayan emekli insanlarımızın içlerini karartıyor. Milyonlarca emeklisi olan bu ülkede ve yaşadığımız bu ilçede biz emeklilerin yapacağı hiç bir iş yok mudur? Elbet vardır.

Önce bizlerin yapabileceği o işler nedir onu tespit edelim. Sonra o tespit edilen işlere gönüllü olarak varım demek; emekliler için ölümü beklemek yerine, hayata çok daha sıkı sarılmakla olur diye düşünüyorum!

Emekli olup ta yeniden çalışırken gelen ölüme, sefa geldin, hoş geldin ölüm diyebilmek, daha doğru olacaktır! Bu sözü, içimden geldiği gibi emekli olmuş ve kendini boşlukta hisseden arkadaşlara duyurmak, hatırlatmak istedim! Haksız mıyım emekli arkadaşlar? Ne dersiniz?  Belki tespitlerimi beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz! Bu sizlerin takdiridir. Ama ne olursa olsun, toplumda emeklinin itilmesi, kakılması ve sonuç olarak toplumsal yaşamda işe yaramaz diye dışlanması kesinlikle doğru bir davranış değildir! Çalışma hayatında çalışanların çok büyük çoğunluğunun örgütsüz oluşu, emekli olduklarında, sorunların çok daha iyi anlaşılmasını sağlamış oluyor! Ama iş işten artık geçmiştir! Emekliyi, emekliyken örgütlemek deveye hendek atlatmak kadar zordur! Çünkü inanmaz! Bildiğini okur! Kendini dinler! Başkalarının ne dediği önemli değildir artık!

Sevgiyle kalın, emekliler ve emekli olmayı özlemle bekleyen emekli adayları. Gün aydınlanırken, sabahınız hayırlı, güneş batarken akşamınız ve geceniz hayırlara vesile olmasını gönülden dilerim!

Sevgiyle kalın.

Ali Vacit TOKMAK

 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Süleyman Arpa
Süleyman Arpa - 7 yıl Önce

hiç düşündünüzmü ?bir insan seneler sonra da olsa ,doğup büyüdüğü,çocukluğunun geçtiği topraklara neden geri dönmek ister;.ahir-i ömrünü o topraklarla tekrar buluşarak tamamlamak ister.geldikleri toprakların zorlu,güç şartlarından kurtulup kent merkezlerine göçüp,yeni bir yaşama dahil olan insanlar,bu olası göçü kaçıp kurtulmak daha iyi şartlarda yaşamak adına gerçekleştirmişlerdi.senelerce kentlerin varoşlarında gecekondularda oturarak ,belkide köydeki yaşamından daha zor şartlarda çalışarak çoluk çocuğunu yetiştirmiştir.eğer başarabildiyse yaşam kalitesini artırmış da olabilir.ömürlerinden bir hayli yol alan insanların ,umut serüvenleri seneler sonra umutsuzluğa doğru evrilmeye başladı.kent yaşamının gün geçtikçe o sıkıcı tıkış tıkış hali, kentlerdeki yaşamın idamesinin zor hale dönüşmesi ,insanın yaş almasıyle birlikte ,bir zamanlar kaçıp kurtulduğu topraklara dönmeyi zorunlu hale getirmiştir.mal mülk de edinmiş olsalar,insanımız için enbüyük servetlerden biri olan huzuru kaybettil