"Sivil İtaatsizlik"

Memur Sen’e bağlı Eğitim Bir Sen, ‘sivil itaatsizlik’ adı altında kendi siyasal-ideolojik ihtiyaçları üzerinden okullarda süresiz eylem gerçekleştirdiğini belirtmekte ve bu eylem yoluyla iş yerlerinde ‘özgürlük’ tartışması yaptırmaktadır. Konuya ilişkin Eğitim Sen Sinop Şube Yürütme Kurulu olarak değerlendirmemiz aşağıdadır.

VİCDANI HÜR, AKLI ÖZGÜR KILALIM!

  Memur Sen’e bağlı Eğitim Bir Sen, ‘sivil itaatsizlik’ adı altında kendi siyasal-ideolojik ihtiyaçları üzerinden okullarda süresiz eylem gerçekleştirdiğini belirtmekte ve bu eylem yoluyla işyerlerinde ‘özgürlük’ tartışması yaptırmaktadır. Bu eylemi kendi üyeleri nezdinde dahi ne kadar içselleştirdiği ise tartışmaya açıktır. ETUC (Avrupa Sendikalar Konfederayonu) ve ITUC’a (Uluslar arası Sendikalar Konfederasyonu) yaptığı başvuru ‘bağımsız karakterinin tartışmalı olduğu’ gerekçesiyle reddedilen Memur Sen’in siyasi iktidarın ideolojik siyasal ihtiyaçları doğrultusunda böyle bir eylem yapması, hele ki kurulduğundan bu yana sendikal haklar ve özgürlükler, grevli toplu sözleşmeli sendika, emek mücadelesi anlamında herhangi bir eylemlilik içerisine girmemiş olduğu düşünüldüğünde, kendi ‘sendikal’ stratejisi, demokrasi algısı ve örgütsel bağımsızlığı konusundaki sıkıntıları açığa çıkarmaktadır. Sendikaların yasaklı olduğu dönemlerde sendikalarını kurarak, varlığının yegane temelini haklılık ve fiili-meşru mücadeleden alan Eğitim Sen olarak, işyerlerinde eylemin tartıştırılma tarzına dair değerlendirmemizi kamuoyuyla paylaşmayı zorunlu buluyoruz.

  Eğitim Sen iş barışını, farklılıklarla bir arada yaşamı önemseyen bir emek örgütüdür. Bu durumda Eğitim Sen Şube Yürütme Kurulu olarak söz konusu eylemle ilgili oluşan idari ‘şaşkınlık’ ve ‘boşluğun’ sorumluluğu mülki idareye ait olduğunu beyan ederiz. Öte yandan en son ‘Bektaşağa Skandalında’ iki üyemize yönelik 12 Eylül cunta hukukuna rahmet okutan ceza ve sürgünleri, 1 Aralık Mitingine yönelik görevli arkadaşlarımıza ve işyeri temsilcilerimize açılan soruşturmaları da göz önünde bulundurarak, yıllardır üyelerimizi sudan sebeplerle cezalara ve sürgünlere maruz bırakan mülki idarenin sessizliğini de manidar bulmaktayız.

Özgürlüğü tek bir mağduriyet algısından değil bütünlüklü olarak ele alalım

  Siyasi iktidar ve Eğitim Bir Sen, tıpkı referandum sürecinde yaptığı türde bir “paket” uygulamayla, tek odaklı bir biçimde özgürlük kavramını tartıştırmaktadır. Oysa ki Eğitim Sen özgürlükçü laiklik ilkesini benimser ve özgürlüğü bütünlüklü olarak ele alır. Bu da emekçilerin bireysel inanç, inançsızlık ve vicdan hürriyetini gözeten bir noktadan, “zorunlu din dersinin” kaldırılmasından, laik devlet ilkesine başından beri aykırı olarak bir inancın / inançsızlığın devlet tarafından finanse edilmesi ve tahakküm altında tutulması uygulamasına karşı çıkmayı gerektirir. Din ve vicdan devletten ve her tür vesayetten bağımsız bir sivil toplum konusudur ve bu şekilde kurumsallaşmalıdır, laik devlet içinde değil. Ayrıca inanç ve vicdan hürriyeti, tek tip bir inancın diğer inançlar üzerindeki egemenliği olarak ele alınamaz (örneğin bu yıl yapılan YGS sınavında din kültürü ve ahlak bilgisi sorularının sorulması). Özgürlük tartışması; kılık kıyafet serbestisi üzerinden kamuoyunu yanıltmaya yönelik tek odaklı bir mağduriyet çizgisinden değil, yukarıda da saydığımız türde toplumun birçok kesiminin mağduriyetine sebep olan anti-demokratik uygulamaların eleştirisini içine alan bütünlüklü bir zeminde mümkün olabilir.

  Siyaset bilimsel olarak ancak ekonomi politik ile yapılabilir. Dikkat edilirse Türkiye’de konuşulmayan tek konu: Ekonomidir. Kamu emekçilerinin özlük ve ekonomik hakları her geçen gün iktidarca adım adım, gözden kaçırılarak yok edilirken; bazı sendikalar bu “gözden kaçırmanın” bilinçli aracı olmaktadırlar.  

  Kendine özgür, kendine demokrat bir anlayışı kabul etmiyoruz

  Özgürlük tartışması yürütülecekse bu, en başta vicdan ve inanç hürriyetini yok saymadan ‘aklın özgürleşmesi’ tartışmasından geçmelidir. Bu anlamıyla ders kitaplarına getirilen dini muhafazakar perspektiften tutun da, çocukların gelişim durumunu en iyi kavrayan eserlerden biri olan ‘Şeker Portakalı’ gibi eserleri, ‘Fareler ve İnsanlar’ gibi dünya klasiklerini yasaklayan, Yunus Emre’nin dizelerini sansürleyen, şairlerin ders kitaplarına giren dizelerini kendi ihtiyaçlarına göre değiştiren zihniyeti hedefe almayan bir özgürlük anlayışının; KESK üye ve yöneticilerini sendikal faaliyetleri nedeniyle tutuklayan, masumiyet karinesi bir yana ‘suçsuzluğu kanıtlanana kadar herkes suçludur’ mantığıyla muhalifleri susturmaya yönelik uygulamaları hedef almayan demokrasi anlayışı ancak ve ancak ‘kendine özgür’ ve ‘kendine demokrat’ olabilir.

  Bizler eğitim işkolunda bu işkolunun kurucu sendikası olarak, eğitimde tek tipleşmeye karşıyız. Bunu sadece bugün değil, kurulduğumuz günden itibaren dile getirmekteyiz. Ancak eğitimdeki tek sorunun bu olmadığının da çok iyi farkındayız. Kaldı ki, laikliğin, eğitim hakkının önemli bir güvencesi olduğuna inanıyoruz. Dolayısıyla özgürlük kisvesi altında eğitimdeki her türlü dinsel muhafazakârlaşma girişimine, 12 Eylül faşizminin ürünü olan zorunlu din derslerine karşı tavrımızı net olarak ortaya koyuyoruz. 

  İnanç bireysel ve vicdanidir; eğitim ise bilimsel, evrensel ve insani…

  İnsanların inanç özgürlüklerinin, iktidarların piyasacı ve totaliter rejim politikalarını meşrulaştırmak üzere politik argüman yapılması doğru değildir. Devletin kimin neye nasıl inanacağına karışma hakkı yoktur; dinsel, mezhepsel, etnik, cinsel ayrım yapamaz. İktidarların kendi siyasi ideolojileri doğrultusunda muhafazakâr, dindar vb. insan yetiştirmeye yönelerek eğitim kurumlarını da kendi siyasal ikballerinin arka bahçesi olarak görmeye hakları yoktur. İktidar ya da yandaşları ne dinin ne de dinsizliğin propagandasını yapamaz. İnanç, bireysel ve vicdanidir. Eğitimin tek dayanağı ise evrensel olan bilim ve insani değerlerdir. Demokratik, özgürlükçü, çok sesli bir toplum için laik ve bilimsel eğitim olmazsa olmazdır.

  Son olarak kurulduğundan bu yana haklılık ve meşruluktan başka bir dayanak aramadan tüm kamu emekçilerinin hakları için mücadele yürüten bir sendika olarak, işçi-işveren (sermaye-emek) çelişkisinde insanları; inananlar / inanmayanlar diye, dindarlar / dindar olmayanlar diye, Türkler / Kürtler diye değil; ezilenler/ezenler veya sömürülenler/sömürenler olarak sınıflandırmayı doğru buluyoruz.

  Bu doğrultuda insanlığın tarihsel kazanımlarına ve değerlerine sahip çıkarak; bilimsel, demokratik, laik, kamusal, nitelikli, herkese eşit ve kolay ulaşılabilir eğitim için;

 Vicdanı hür, aklı özgür kılalım!

 Şube Yürütme Kurulu

Eğitim Sen Sinop Şube

Gerze Gündem Haber

Güncelleme Tarihi: 27 Mart 2013, 16:13
YORUM EKLE
YORUMLAR
neeeeeeeeeeee dir neeeeeeeee
neeeeeeeeeeee dir neeeeeeeee - 11 yıl Önce

şimdi diyorsunuz ki farklı görüşleri bir arada yaşayalım iş barışı olsun iyide sana kim inanırki kenden kendine inanıyormusunki başı kapalıya. sakallıya vs. muhafazar kesime tahammülünüz yok nasıl olacak dediğiniz inandırıcı olmak için ne diye istemiyorsunuz kıyafet özgürlüğünü yakışıyormu size eğitim-seh ha...

banner381
SIRADAKİ HABER