Hoca Efendinin Sandalyeleri

Tüm niyetleri insanların bu yolla aldatılmalarına son vermekti. Onun foyasını ortaya çıkaracaklardı mutlaka.

Ünü almış yürümüştü Osman Hafız'ın. Karnı ağrıyandan dişi ağrıyana, çocukları olmayandan karı koca geçimsizliğine, kız kaçırma, erkeklik bağlama işleri de dahil olmak üzere ve daha akla gelmedik birçok nedenle ziyaretine gidiliyordu onun. Hoca, huzuruna çıkanları yarı aydınlık bir odada ve tam karşısına dizilmiş olan sandalyelere oturtarak ve huşu içinde bir görüntü sergileyip, rüzgâra tutulmuş dal gibi sallana savrula kabul ediyordu.

Öncelikle karşısında oturanın altındaki sandalyeye bakıyordu çaktırmadan; sonra da, "Yahu ben sizden kuzu mu istedim, neden zahmet ettiniz?" diyerek okuma, üfürme işine geçiyor hemen, fotokopi ile çoğaltılmış muskalarından birini de vererek yolcu ediyordu konuğunu. Ardından, sırası gelen diğerinin de sandalyesine göz atıp, "Ayıp oluyor ama… Ne gereği vardı canım hoca efendiye kuru fasulye getirmenin?" der demez, karşısındakinin yüreğini ağzına getiriveriyordu. Çünkü, Osman Hafız'ın hediyeleri görmediği halde bilmesi, onun hocalığını daha da derinleştiriyor, nefesine nefes, üfürüğüne üfürük ekliyordu. Oysa, her sandalye bir şeyi simgeliyordu. Onlar, kuzu sandalyesi, nohut, mercimek, kuru fasulye sandalyesi, tavuk, keçi, koyun, inek, dana sandalyeleri olarak önceden adlandırılıp, sıralanmışlar ve kim ne ile gelmişse, Osman Hafız'ın iki adamı tarafından ilgili sandalyesine oturtuluyor, böylece hoca da kimin ne getirdiğini şıp diye biliveriyordu.

Bir gün iki kafadar bu sırrı çözmeğe karar verip hocayı ziyarete gittiklerinde, onlar da herkes gibi huzura çıkarılıp sandalyelerindeki yerlerine oturtulmuşlardı. Bu arada  onlar, Osman Hafız’a  daha yakın olabilmek adına birer sandalye kaymışlar ve durumun farkında olamayan hoca da, hem tespih çekiyor, bir yandan da sakalını sıvazlayarak:

"Aman evladım, ben senden keçi mi istedim, buna ne gerek vardı? Şunun şurasında Allah rızası için şifa dağıtmağa çalışıyoruz," demiş tavukla gelene. Bir ölçek mercimek getirene ise, "Be güzel kardeşim, benim kuzuya ihtiyacım yok çok şükür. Neden zahmet buyurdunuz da kuzu getirdiniz?" dediği gün Osman Hafız'ın ipini pazara çıkarmışlar.

Ben de diyorum ki, şu bizim Amerika’da ikamet eden “takkeli-takunyalının” ve de halen içimizde cirit atan din ticareti yapanların foyalarının da ortaya çıkacağı umuduyla, nice sağlıklı günlere.

  Necmettin ÇAKIR                                                                       

 

YORUM EKLE
YORUMLAR
hakkı
hakkı - 8 yıl Önce

sözde atatürkçülerin maskesinin düşürüldüğü gibi din tüccarlığı yapanların da maskesi biiznillah düşüyor ve düşmeye devam edecek milletimizin ve devletimizin sayesinde siz meraklanmayın

Hasan
Hasan - 8 yıl Önce

efendim. millet olarak dinimizi dilimizden anlamadığımız sürece böyle din bezirganları çok çıkar saygılar ..