MUTSUZUM ABİ..

Çıkın sokağa, karışın kalabalıklara ve sadece insanların yüzlerine bakın. Eğer on kişiden yarısının yüzünde mutluluktan ve dinginlikten yana en ufak bir ifade görebilirseniz ne mutlu. Yüzler “mahkeme duvarı” gibi,  gerilmiş yay gibi suratlar, en ufak bir kıvılcımı bekliyor en büyük kavgalar. Sevgi ve saygıdan geçtim, en ufak hoşgörüden anlayıştan eser kalmamış gözlerde. Birbirlerine değil bir merhaba, yüzlerine bakmaya kokuyor olmuş insanımız. Niye “yan baktın”, niye “omuz attın” tahammülsüzlüğü sarmış her yanı.
Mutsuzluk ve memnuniyetsizliğe programlanmış robotlar gibiyiz hepimiz. Sanki tebessüm etmek ayıp, gülmek en büyük günahmış gibi.

Büyük küçük kimsenin geleceğe dair tek bir umudu kalmamış. En mutlu olanlarımız ise cehalet gemisindeki kalıcı yerini almış olanlar. Bilmeden, bilmediğini de bilmeden, sadece inandıkları ile, sadece “sunulanlarla” mutlu mesut sürdürmekteler “hayatlarını”, binlerce, milyonlarca insanın geleceğinden çaldıklarından habersiz.

O malum soruyu kendine sormadan edemiyor insan. Sahi ne olmuştu da biz, bu kadar kısa sürede, böylesine, bu kadar bozulmuştuk? Yoksa aslında biz hep bu idik te, oynuyor muyduk?

İster katılın, isterse katılmayın, gelinen süreç, halen olduğu gibi, her on yılda bir ABD emperyalizmi tarafından tezgahlanan darbeler sürecinin, topluma enjekte ettiği mankurtlaşma zehrinin vücuda yayılışının dışavurumudur. Pan zehiri ise, sadece başta insan olmak üzere canlı olanın yaşama hakkına saygı duymaktır. Bırakın doğayı, her gün üçünü beşini toprağa verdiğimiz canların acısına sırtımızı dönmek, kan gölünün ortasında türkü dinlemek, toplumu her gün bir başka yalanla uyutmak değil.

İnsanımızın yıllardır değişmeyen bir özelliği de şu. Alıyoruz eleştiri ve muhalefet etme kılıcını elimize, eğrisine doğrusuna bakmadan, o konu hakkında zerre kadar bilgi sahibi olmadan,  kulaktan dolma “doğrularla” kesiyoruz, biçiyoruz, doğruyoruz.
"Peki bu konuda senin fikrin ne, sence çözüm ne olmalı" dendiğinde ise, kem kümden başka tık yok.
Bize sunulanlar elbette mutlu mesut yaşamanın şartlarını oluşturamıyor.
Ancak, biz bu koşulları iyileştirme adına ne yapıyoruz peki, her şeyden şikayet etmek ve tüm olumsuzlukların faturasını devlete çıkarmak ve sadece ve sürekli istemekten başka…
Bu yangına hepimiz biraz da olsa benzin döktük, hepimizin sorumluluğu var bugüne gelişlerimizde. Kendimizi kandırmayalım, hiç birimiz sütten çıkma ak kaşıklar falan değiliz.
Ne verdik ki, neyin karşılığını istiyoruz.

Öncelikle şunu kabul etmeliyiz. Sistem bizim algılarımızla oynadı. İnsanımızın doğruları ile yanlışlarının yerlerini değiştirdiler. Yani kimyamızla oynadılar. Vatan ve millet sevgisi ile büyütülen, büyüklere saygı, küçüklere sevginin, şeref, haysiyet ve onurun en kıymetli değerler olduğu öğretileri ile yetiştirilen bir kuşakla, marka tutkunu, yaşadığı ülke gerçeklerinden bihaber, köşeyi en kısa yoldan dönme hesapları yapan, kendi öz kültürü yerine her türlü yozlaşmayı peşinen kabul edebilen, sınırsızca yemeyi içmeyi ve yatmayı özgürlük sanan bir kuşağın çatışmasıdır yaşadıklarımız. Ve bu ikisi asla aynı potada eritilerek ülkenin geleceğini kurtaracak kuşak modelleri yetiştirilemez.

Herkes kendi yarasına kendi neşterini vurup, vurdum duymazlık, aymazlık, bencillik ve riyakarlık  irinini akıtmadan güzel günlerin hayalini kurmasın…

Esra Erollu, Zuhal Topallı, Big Bıradırlı, yemeli içmeli, sör vayvırlı, benim tarzımlı, o ses Türkiyeli öz benlikleri yok edici çürümüşlükten kimse bir şey beklemesin..

Kalabilirseniz;

Sevgi İle Kalın

                                                                                   Bekir Demirci

YORUM EKLE
YORUMLAR
HÜSEYİN BODUR
HÜSEYİN BODUR - 8 yıl Önce

bekir bey ;;siz benim gözümde arkadaşdan, eski mahallelilikten ve dostlukdan öte kalemiyle anlatmak istediklerini bir çırpıda herkesin anlayabileceği dilden yazan isitisna kalemlerden birisin..bunu Allah indinde yemin ederek gerçektenn söylüyorum...kendinizi bu kadar ve bir o akadarda geliştirmişsi,nizki değme köşe yazarı sizin gibi ;;akıcı,sürükleyici,anlaşşılır, sade bir makaleyi bile ancak ve ancak istese bu kadar yazabilir...tebrik ediyorum..gerçektende o cümleleri bir nakış gibi işleyişinizede hayranım...keşke istanbulda olsaydınız bende sziin elinizden birazcık tutuvermiş olsaydım siz oarlardaki, gerze gündemde yazan bekir demirci gibi bin tane daha bekir demirci olmuştunuz..ama ne yapalım bir ra olacak gibiydi ama sonra gelmekten vaz geçtiniz...size ve sizin gibi içten, samimi, rüştünü ispat etmiş, geliştirmiş her gerz

bekirdemirci
bekirdemirci @HÜSEYİN BODUR - 8 yıl Önce

değerli dost, güzel duyguların için teşekkür ederim. Allah bizi yaratılanların en şereflisi kılarken,her ne kadar bazılarımızın havyvanlardan alacağı çok dersler olmasına rağmen,onlardan ayıran bir değerlerle de donatmış,rehberim ilk emir olan "oku" ve "ilim çinde de olsa gidin öğrenin" oldu hayatımın her aşamasında,paylaştıklarım bir kişiye bile yol gösterici olabiliyorsa ne mutlu bana. yüreğine sağlık dostum,selam saygı ve muhabetlerimi sunuyorum,sağlıklı günler diliyorum.

Gerzeliyim
Gerzeliyim - 8 yıl Önce

selam vermeyi hakeden insanlara selamsız geçilmez.nekadar moralsiz de olsan sevdiğin saydığın bir insana selam verirsin....

Seda Atalay
Seda Atalay - 8 yıl Önce

çok güzel bir yazı. kus-şak çatışması ile ilgili cümlelerin anlam içeriğine katılmasam da yazı bütün olarak çok çooook başarılı. sevgi ve saygılarımla..

bekir demirci
bekir demirci @Seda Atalay - 8 yıl Önce

eleştirileriniz için çok teşekkür ederim seda hanım,övgüleriniz için de tabi ki."herkes benim gibi düşünüyorsa,korkarım yanılıyorum" demiş,inisana kafa yoran ustalardan biri,önemli olan bunu sağlıklı tartışma zeminleri yaratarak masaya yatırabilmek ve çok sesliliği yansıtacak çözüm yolları bulmak ve tespitler yapabilmek diye düşünüyorum.bu kez olmadı,bir daha ki gelişinizde yüzyüze görüşmek isterim bu konuyu.başarılar,sağlıklar ve kolaylıklar diliyorum..