OPERATÖR DOKTOR SAİM GENÇSOY,

            OPERATÖR DOKTOR SAİM GENÇSOY,

            BİR DEĞERDİR!

            Gerze Gündem Okurlarım,

            Saim Gençsoy’un Kurtuluş Savaşı yıllarında ilçemiz Gerze’yi anlatışını genç kuşaklara örnek olabilir diye; o tarihlerde yaşanmış gerçekleri bilmeyen okurlarımı da aydınlatır umudunu taşır düşüncesiyle,  değerli doktorun günlüğünde tuttuğu notlarını aynen yayınlamak istiyorum. Umarım yararlı olur!

             Çağdaş gerçek Atatürkçü Operatör Dr. Saim Gençsoy, Kurtuluş Savaşı başladığı yıllarda bakınız Gerze’yi şöyle anlatıyor:

            “ O yıllarda Gerze’de Türk’lerle yarı yarıya yakın, Rum ve Ermeni azınlık vardı. Rumlar,  kasabanın daha mamurca bölgesi olan Köşk Mahallesinde oturuyorlardı. Aynı zamanda Gerze’ye yakın en verimli tütün tarlaları, bağ ve meyve bahçelerinin büyük kısmı Rum ve Ermenilerin tabuları altındaydı.

            İzmir işgal edilmiş, Yunanlılar İzmir ve çevresine asker çıkarmıştı. Daha sonra anlaşıldı ki: Adana- Mersin’e İngilizler, Antep-Maraş ve Urfa’ya Fransızlar, Musul ve çevresine yine İngilizler girmişlerdi.

            Doğuda Ermeniler ve Ruslar, Antalya ve çevresinde İtalyanlar. Karadeniz kıyılarında da Rum Pontus hükümeti oluşturulacaktı. O yıllarda Gerze’nin Rum Kaymakamının da kim olacağı belliydi. Zaten Gerze’nin bütün ticareti ve Gerzeli esnafı Rumlardı. Türkler özellikle işçi, gemici ve çiftçiydiler.( Askere ve savaşmaya da gidenler yine Türk’lerdi.)

            KURTULUŞ İÇİN SAVAŞ!( İSTİKLAL SAVAŞI)

            Yeniden harp kararı yayılınca Gerze’de ve kesin olarak bütün yurtta sanki kıyamet koptu! Millet Sulh oldu. Kalan askerler evine dönecek derken, bu da ne idi. İşin feci yüzünü yüzde doksanı cahil halk nereden bilecekti! Trablusgarp, Balkan, Birinci Dünya Harbi ve Çanakkale Müdafaası yalnız Osmanlı sülalesini değil tüm Halkı çökertmişti!

            Bu nedenle analar oğullarını, anne eşini, bir sürü çocuk babalarını harp ve hastalıktan veya cephelerde donarak yitirmişti. Bu insanlar yeni bir harp isterler miydi? Büyük bir çoğunluk haksız yere de olsa ortaya çıkıp ( Kurtuluş İçin Savaş ) çağrısı yapan Mustafa Kemal’e neler söylemiyorlardı! “ Elimizde kalan tek tük yaralılarımızı da ölüme tekrar yollayalım mı diyor ve olaya üzülüyorlardı!

            Hakikaten Millet büyük bir yokluk ve yoksulluk içindeydi. Yiyecek yok, üstte başta yok, ayakta yarım çarık, tarlada kadınlar; 10–15 yaşlarında körpe çocuklar ağır işlerin altındaydı! Dahası da askere alacak erkek kalmamış, asker bulunsa, eline verilecek silah yoktu. Onun için bir mavzer veya 5–10 mavzer verenler asker olmaktan kurtuluyorlardı! Bu silahlar yine varlıklı ailelerde bulunuyordu!

             İşte buna benzer nedenlerle millet yeni bir savaş istemiyordu, direniyordu! Bütün bunlara karşın Kurtuluş mücadelesini Mustafa Kemal bütün zorluklara rağmen yürütüyordu. Belki O’nun yanı başında bunu istemeyenleri sabırla ikna ederek… İşte Mustafa Kemal bunun için büyüktür.

            İlkokul yıllarında sözlü ödüller alıyordum. Yalnız bir defa yasak edildiği halde ağabeyimle ( İskete ) tutarken bizzat hocalarımız tarafından yakalandık. Ertesi gün öğlen tatilini okulun odunluğunda hapsedilerek geçirdik!

            Cepheden sık sık ölüm haberleri geliyor, evlatlarını kaybeden ailelerin evlerinden çığlıklar kopuyor, bizlerde üzülüyorduk. Artık babamla İbrahim dayımdan umudu kesmiştik. Ancak bütün aklımız fikrimiz yeni askere alınan Mehmet Ali dayımda idi. Çorum da vazifeli idi. Bir ve üç yaşında iki oğlu vardı. Dayımdan üç-dört aydır haber alamıyorduk…

            Bir sabah çok erkenden çığlıkların gürültüsüyle uyandım. Yattığım odanın kafesini açtığımda, bütün yakın akrabalarım 8–10 kadın ve bir o kadar çocuk avazları çıktığınca bağıraşarak ağlıyorlardı. Anlaşıldı ki dayım Çorum’da çoktan ölmüş ve üzerinden çıkan eşyaları gönderilmişti.

            Bu çığlıklar günlerce devam etti. O günlerde hiçbirimiz yemek ve uyku görmedik. 4–5 ailenin tek erkeği de yurt uğruna gitmişti! Gerze’de 6–7 kadın ve 6 çocuk kalmıştık. Savaş devam ediyordu. Birinci İkinci İnönü ve Sakarya Zaferleri kazanılmıştı. Ama gün geçmiyor bir ocak sönüyordu. Cephede Yedek Subay olarak savaşan genç öğretmenler arasıra birkaç gün izinli geliyor ve okulumuza gelerek; bize askerlerimizin kahramanlıklarını anlatıyorlardı!  Bunlardan biride: ( Tınaztepe ) idi.”Sevgili Okurlarım:( Hepimizin ortak düşüncesi ve arzusu bence ne olmalıdır derseniz? Bu düşüncemi aşağıda açıklıyorum. Katılırsınız, katılmazsınız ona ben karar veremem!

            Bugün ki sınırlarla çevrilmiş Türkiye’ye çok kolayca kavuşmadık. Bu günlerin değerini ve geçmişi kavramadan, bugün 93 yıllık Cumhuriyetimiz hakkında yalan yanlış bilgilerle ahkâm kesenlere kanmayalım. Yaşanmış gerçekleri sakın küçümsemeyelim. Yoksa tarih ve gelecek kuşaklar bizleri acımasızca yargılarlar. Çok önemli yaşanmış olayları küçümseyen ve kendilerini çokbilmiş sananlara, akıllı olmalarını çok iyi düşünüp, doğruları korkmadan konuşmalarını tavsiye ediyorum! Ayrıca bugün elde ettikleri yalan ve yanlış bilgi birikimi ile o günleri eleştirmeyi ve de yorumlamayı hiç doğru bulmuyorum!

Cumhuriyetimize ve getirdiği kazanımlarımıza günümüzde çok daha iyi sahip çıkmak hepimiz için gerekiyor! Ülkemizi bölmek parçalamak isteyen emperyalist ülkeler ve yerli işbirlikçiler her zaman fırsat kollayıp bu güzel ülkeye göz diktiklerini unutmayalım! Yoksa gelecekte bu yaşadığımız günleri bile arar oluruz!) Sözlerimi bitirirken;

            Gelecek aylarda yapılacak olan referandum sonuçlarının Çağdaş Uygarlığa ulaşmaya çalışan Ülkem ve Milletim için Hayır’lara vesile olmasını gönülden diliyorum! Tüm arzum:

Tam Bağımsız, Özgür, Demokratik, Laik ve Cumhuriyetin tüm nimetlerine kavuşmuş, Gerçek

Demokrasi ile donanmış Ülkemde,  Kardeşçe, Sevgi ve Barış içinde hep birlikte Mutlu olarak yaşamaktır.)

Esen kalınız.

            Ali Vacit TOKMAK

           

           

           

           

 

YORUM EKLE
YORUMLAR
Necmettin  Çakır
Necmettin Çakır - 7 yıl Önce

eline koluna ve zihnine sağlık.