Organik tarım ve hayvancılık çeşitli kimya girdilerinin yani sentetik tarım ilaçlarının kullanılmadığı üreticiden-tüketiciye her aşaması kontrollü, sertifikalı tarımsal üretim biçimi olarak tanımlanır.

Organik tarım; toprağı su kaynaklarını havayı kirletmeden çevre, bitki, hayvan ve insan sağlığını korumaktır.

Organik tarım ve hayvancılık ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucunda kaybedilen doğal dengeyi yeniden korumaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemidir.

Organik tarım ve hayvancılık ürünün miktar artışını değil insan sağlığını düşünen doğal üretim biçimidir. Sağlıklı yaşam, geleceği yok etmemek, geleceğe sağlıklı ve yeşil çevre bırakmak esastır.

Organik tarım, sentetik ilaçların doğayı, bitkiyi, suyu aşırı derecede kirletmesi sonucunda canlı hayatının tehlikeye girmesiyle 1980 lerde gelişmiş ülkeler tarafından önerilmiş uygulanmış giderek dünyada ve Türkiye’de gelişmeye başlamıştır.

Bu üretim biçimi ilimizde istenilen seviyede olmamakla beraber ilimizin toprakları da sentetik ilaçlara bağlı olarak da fazla kirlenmemiş hala doğal tarım ve hayvancılık yapılır durumdadır.

İlimiz büyük oranda göç vermiş olmasına rağmen 2012 yılı sayımlarına göre 201.111 kişidir. Bunun %54.54 ü yani 109.787 kişi il ve ilçe merkezlerinde; %45.46 sı yani 91.524 kişi belde veya köylerde yaşar haldedir.

İşte size göç verip bitmiş denilen Sinop ili tarım nüfusu… Bitmiş denilen köylerimizde yaşayan 91.524 kişi.

Emeğinin karşılığını alamayan, ona rağmen toprağını bırakmayan 91.524 insan. Ürettiğinin karşılığını aldığında, toprağında çoğalacak 91.524 insanımız…

Ürettiğinin karşılığını aldığında ürettiğinden çok daha fazla üretecek, üretme kültürünü kaybetmemiş ama kaybetme aşamasında 91524 insan.

Diğer tarafta; hemen hiçbir şey üretmeyen tüketim çılgınlığına alıştırılmış, kendi doğal çevresindeki, yöresindeki organik gıdaları görmeyen marketteki katkı maddeli zararlı gıdaları gözü kapalı alıp tüketen 109.787 insan.

Bu halk yani üreten ile tüketen, 201.111 kişiyi pazarda buluşturamaz mı?

               Birinin ürettiğini, diğeri tüketemez mi? Yani kendi üretimiyle çoğalmak var olmak, büyümek, gelişmek, kalkınmak, kendi iş ve aşını, kendi toprağından kendi insanı sayesinde çoğaltmak.

İşsizliği ve yoksulluğu fırsat bilip ucuz emek sömürüsü için gelen sanayilere de kul köle olmamak ancak kendi üretim ve tüketim gücünü keşfettiğinde olur değil mi?
       Sinoplu kendi duran varlığını yeniden keşfettiğinde, kurtuluşunun tarım ve hayvancılıkta olduğunu görecek ve kalkınmasını da bu alanda yapacaktır. Buna yürekten inanıyorum.

Toprağı işlediğimizde üretici ve tüketicimizi PAZAR ’da buluşturduğumuzda sosyal hayat güçlenir. İnsanımız bilgili ve donanımlı olur ve kirli sanayiye karşı çıkar.

Kısaca üreten insan hayır diyebilendir. Üreten insan irdeleyendir, sorgulayandır. Üreten insan sadakayla yaşamaz, cemaat oluşturmaz. Eyvallah ağam eyvallah paşam demez.

Üreten insan haklarının bilincinde kimlikli ve kişiliklidir.

Üreten insan; özgür bireydir. Özgür birey örgütlü toplum ve demokratik devlet oluşturur.

Esen kalın…

 HYP Halkın Yükselişi Partisi

  Gerze İlçe Başkanı