Zaman şeridindeki vakitlerin insan ruhundaki bıraktığı izler çok farklı hususiyetler taşır.
Diğer vakitlerin de insana tesir eden tarafları vardır mutlaka, ancak sabahın efsunlu hali, bambaşka bir
ferahlık meydana getirir insanın manevi cephesinde. Kahramanımızın adı Yakup, genç bir arkadaşımız .
Yakup, ortalık aydınlanmaya yüz tuttuğu halde hâlâ uyuyamamış ve uykusu iyice kaç-
mıştı. Sanki bir şey, uyumaması için gayret sarf ediyordu. Yataktan kalktı, balkona çıktı. Nedense bu
vakitler Yakub’a çok tesir ederdi. Ve işte yine gözleri doldu. Karışık düşünceler sergisinin ortasında ken-dini buldu. Çok güzel bir beyin fırtınası başladı . Güneş, ilk ışıklarını yaymak için yalçın dağları geride bırakabilme gayretine girmiş. Horoz, diğer arkadaşlarını harekete geçirebilmek için sur misal sesiyle nağmeler söylüyor. Arıbeyi, etrafa ilk vızıltılarını salarak işçi arılara iş seferberliği ilân ediyordu. Karıncalar aleminin nöbetçileri, kalk borusunu çalmış, çalışmaktan gaflet edenlere şefkât kırbaçlarını indirmeye başlamışlar bile. Ya hava zerreleri… Onlar, gece de uyumadılardı ki, yine aynı göreve usanmadan , yüksünmeden devam. Yağmur bulutu, yine yağmur yüklü, emri bekleyen nefer gibi sanki. Kara toprak yine canlı, nebatata kucağını açmış. Deniz, içindeki ziynetlerin ihtiyacını karşıladıktan sonra raksa geçmiş, bir miktarı da yağmur bulutu olabilme gayretinde. Bazı bitkiler yine küçük hayvancıklara beşiklik yapmaya devam ediyorlar. Kendileri eridikleri halde, hiç de hallerinden şikâyetçi değiller. Yıldızlar alemindeki, tam rotada dönüş belli bir itaat ile yine saniye şaşırmadan devam ediyor. Her şey bir uyum ve ölçü dairesinde hizmetlerine, hem de hiç fire vermeden devam ediyorlar. Hülasa bir yardımlaşmadır gidiyor. Büyüğün küçüğü, güçlünün güçsüzü ezmesi söz konusu değil. Hiç ummadığın yerden, ummadığın bir şekilde yardım eli uzanıveriyor. Bir şekilde hayat serüveni devam ediyor .
Yakup düşüncelerini kâinattan kendi iç dünyasına çevirdi . Bazı zamanlarda olduğu gibi, işte şimdi yine Yakub’un beyninde fırtınalar kopuyordu. Sanki beyninin orta yerinde iki şahsiyet çöreklenmiş, kıyasıya mücadele ediyorlar. Yakup bu sefer daha titiz bir şekilde ruhunda meydana gelen tartışmayı dinlemeye , kendince fikir yürütmeye koyuldu .Bu arada camilerin ışıkları yanmış, müezzinler sabah ezanı hazırlığı yapıyorlardı . Ancak Yakub’un iç dünyasındaki tartışma devam ediyordu !
’’ Tesadüf mü, dedin?’’
’’ Gülerim senin aklına, senin oturduğun evin tesadüfen olabilir mi?’’
’’ Sebepler mi, dedin?’’
’’ Beynini bir kenara koymaya mı niyetin var? Senin evini ; kum, çakıl, çimento, demir
ve su nasıl yapabilirler?’’
’’ Kendi kendine mi, dedin?’’
’’ Haydaaa! Hayret ki hayret . Yok artık ! Oturduğun evin, hiç kendi kendine olacağı aklının ucundan geçiyor mu ? ’’
’’ ……’’
’’ Efendim, efendim ! İşitmedim. ’’
’’ Bir Usta mı var diyorsun !? ’’
’’ Güzeeel ! İşte şimdi hakikatı yakaladın.’’
Yakup biraz rahatlamıştı. Manevî ikaz edici devam ediyordu.
’’ Temaşa ettiğin şu alemdeki mahlûkat gibi sen de O Muhteşem Usta’nın(CC) emri dairesinde hareket etmelisin.’’
Bu arada müezzinler yanık sesleriyle ezan okuyarak, Müslümanları camiye davetini bi-tirmiş, sabah namazının sünnetini kılmaya başlamışlardı bile.
’’ Evet o Usta’nın(CC) emri dairesinde hareket etmelisin . Haydi…Ne duruyorsun ?! Güneş doğmadan, Kâinat Sultanı’nın(CC) davetine icabet et . Şimdiye kadar yaptığın hataların seccadende dökeceğin göz yaşlarınla silinsin . Yeni güne ; güzel , şevkle ve de yeni umutlarla başlayasın . ’’
O anda Yakub’un aklına bir dostun evindeki sohbet sırasında söylenenler geldi. İşte ay-nı cümleler, ve Yakup şimdi sesli düşünüyordu.
’’ Halbuki, namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır. Hem, cisme de o kadar ağır bir iş değildir. Hem, namaz kılanın diğer mübah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibâdet hükmünü alır. Bu sûrette bütün sermâye-i ömrünü âhirete mal edebilir. Fânî ömrünü bir cihette ibkà eder. ’’ (Sözler - 4.Söz – 41)
’’ Evet, evet galiba nefsimin ve şeytanımın belini kırıyorum . ’’
O şevkle doğru çeşmeye koştu. Abdest aldı. Babasının her zaman namaz kıldığı secca-
deyi serdi. Kâinatı arkasına atarak, Büyük Sultanın(CC) dergâhına yöneldi.
’’ Allah’ım(CC) huzuruna geldim. Kusurumu affet . Beni Kendine kul kabûl et. Yardımını esirgeme. Şefkâtinle muamele et . Döndüm kıbleye, kıblem Kâbe, niyet ettim Senin rızan için sabah namazının sünnetini kılmaya, Allahü Ekber !… ’’
Ve ruh sükûna kavuşuyor , Yakup’lara bir Yakup daha ekleniyordu. Melâikeler bu manzarayı tebessümle seyrediyordu.
Yaradan(CC) , günlük bizlere 24 saat vermiş . Bu 24 saatin 1 saatini bizden istiyor . Bir saat beş vakit namaza abdestiyle birlikte kâfi geliyor . Ruhu dinlendirmeye , teneffüs vermeye ve hem de görevimizi yapmaya ne dersiniz ? Emaneti doğru kullanmak bu olsa gerek . Nice seher vakitlerinde güzel düşüncelerde buluşmak dileğiyle….
Öğr.Gör.Ahmet AKIN
R.T.E.Ü.
Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu
RİZE
değerli dostum,kıymetli hocam;ne mutlu inancını senin gibi sade,dupuduru ve beklentisiz en halisane duygularla yaşayan ve bunu sadece yüce Allah ve kutsal kitabı kur'anı kerimin değişmez ve şaşmaz ilkeleri doğrultusunda,din bezirganlarının uydurduğu her türlü çıkar hesabından uzak yaptığın çağrılara kulak vererek Allah yoluna girenlere.Allahın selamı inananların üzerinde olsun.sevgi ve saygılar.
kardeşim , değerli dostum yorumun şevk veriyor . ancak bazen dil lâl oluyor konuşamıyor . el kötürüm oluyor yazamıyor . beyin dumura uğruyor düşünemiyor . akü şarj olmayınca sadırdan satırlara bir şey dökülmüyor . hayırlısı niyet nefsimize yazmak , ya nasip . rize'den selâm , sevgi ve dualarla....