ŞERİATIN AMERİKANCASI

  Geçmişten günümüze dünya nimetlerinden en büyük payı alabilmek için sömüren ve sömürülen ilişkilerinde farklılıklar oluşmuştur.

  Yine aynı hızla devam eden sömürünün ana kaynaklarından petrol ve daha sonra gündeme girecek olan güneş enerjisinin bol bulunduğu ülkeler hedef tahtası durumundadırlar. Bu topraklarda yaşayanların Müslüman olmaları ise, sömürü ilişkilerinin farklılık kazanması ve petrol yataklarınca zengin olan Müslüman ülke halklarını yoksul,  yönetim biçimlerini de diktatörlükler eliyle sağlanmıştır. Bir de bu yönetimler, İslami yorum ve mezhep ayrıcalıklarının kıvılcımlı çizgisinde birbirlerine düşmanca bir siyasetin temsilcileri olmayı ve Avrupa birliği ülkelerinin işine gelecek bir İslam anlayışına ilaveten, Amerika ile kol kola, yani şeriatın Amerikancasıyla sağlanan iktidar garantörlükleri de sömürü ilişkilerinin başında gelmiştir.

  Hesaplar petrol ve güneş enerjisi üzerine yoğunlaşırken son günlerde, Müslüman ülkelere Arap baharı diye bir ucube ithal edilmekte; sonuçları hep birlikte görüyoruz, Türkiye’ye ise, İslami söylem adı da kullanılarak en kirli enerji olan kömür yakıtlı termik santraller ve nükleer santraller kurdurma görevi biçilmiştir.  Yerli işbirlikçilerimizin kuruyan ulusal damarları ve kabaran kazanç hırslarıyla bu sakat projelere şahinler gibi daldıklarını üzülerek görmekteyiz.

  Ne yazık ki, tüm bu şartlar altında Amerika’nın kucağına oturarak Irak’lı Müslümanların katledilişlerine, kadınlarının ırzlarına geçilmelerine sesini çıkarmayan ama okyanusun ötesinden ahkam kesen “hoca efendi” ve fetvabazları, Allah aşkına, sizin oralardan nasıl görülüyor bu işler?

  Ne yazık ki, temelinde sömürü fikri olup, buna biraz da İslamiyet bulandırarak halkını asgari ücrete şükreder duruma düşürenlere, ne yazık ki, şeriatın Amerikancasına sarılarak iktidar olanlara… Kendi şehitlerinden daha fazla başkalarını düşünenlere ve ağlama şovu yapanlara ekranlarda. Ne yazık ki…

                                                      Necmettin ÇAKIR

YORUM EKLE