SEVGİLİ KUŞAĞIMA

“Siz Hiç Genç Olmadınız mı?”

-Anne: bıktım valla, böyle giderse ya “anarşist” olacak, ya da orospu,

-Baba: valla bu yaştan sonra evlat katili yapacak beni, baba mı konuşuyor, bilmem neyin beygiri gaz mı çıkartıyor belli değil.

-­Anne: TV’deki yabancılar gibi giyiniyor kardeş, hele o saçları yok mu, bir gün kökünden yolucam yemin ederim.

-Baba: başka dilden konuşuyor Ali abi, Allah seni inandırsın 2 kelimesini dahi anlamıyorum konuştuklarının, “oha oldum” aşağı “,çüş doldum” yukarı,

-Anne: o alette ne var anlamadım, gece gündüz başında, onla yatıp onla kalkıyor. Korkuyorum maazallah bi gün başında geberip gidecek,

Ve benzeri sürüp giden, bitmek tükenmek bilmeyen şikayetler, sızlanmalar ve memnuniyetsizlik ifadeleri.

Sevgili kuşağım insanı;

Biri 35, diğeri 17 yaşında 2 çocuk sahibi bir baba olarak peşinen şunu belirtmekte yarar görüyorum.

Onu sürekli komşu Ahmet beyin “efendi oğlu“ ve Ayşe hanımın “hanım hanımcık” kızı ile kıyaslayarak bu afete  biraz da siz davetiye çıkardınız, yani ÇAĞIRDINIZ, GELDİLER…

Kendinize bir sorun bakalım, onu birey olarak görüp kendi olma, kendini ifade etme fırsatını ne kadar verdiniz. Yoksa anne ve babanızdan kalma öğretileri onlara zorla monte etmeye çalışarak, “BENZİRİNİZİ YARATMAYA” mı çalıştınız. Onlara “ey gidi, bizim zamanımızda öylemiydi” diye başlayan, sözde hayat dersi verme girişimlerinizle emin olun siz bu maça en 3 veya  5 sıfır mağlup başlarsınız. 5-0 ‘ dan sonra da o maçı asla çeviremezsiniz. Bir defa şunu anlayın ve  kabul edin; ne devir sizin devriniz, ne de onlar siz. Kuşak farkını ve onların hayatı algılayış biçimlerini kabul etmediğiniz sürece yaptığınız iş inanın “havanda su dövmekten” öteye gidemeyecektir.

Sonra siz onun yaşında iken, erkekseniz “uzun saçlarınızdan”, kız iseniz “kısa eteğinizden” dolayı yediğiniz azarları, ilk sigara veya ilk makyajla yakalandığınızda yediğiniz dayağı ne çabuk unuttunuz? Doğru aradan hem yıllar, hem de yediklerinizin acısı geçti değil mi? Ama unutmayın sizin baskılarınız onları “acıtmaya” devam ediyor. Küçücük omuzlara hem kendi, hem de ülke geleceğini belirlemek gibi insanüstü görevler yükleyeceksin, hem de ona kıl kadar güvenmeyeceksin, yok öyle bolluk.(gençler; “büyüksün baba” dediğinizi duyar gibiyim, fazla şımarmayın sıra size de gelecek)

Sevgili Kuşağım;

Bu iş ne yaşam için gerekli maddiyatı sağlamakla, ne de uğruna “süpürge edilen saçlarla” falan olmuyor, onlar anne ve baba olarak zaten görevimiz, Onlar’ ın istediği daha başka şeyler. Anlaşılmak gibi mesela, konuşabilmek, kendini ifade edebilmek, bir kütlesinin olduğunun göz ardı edilmemesi mesela..

Şapkamızı önümüze koyup düşünelim,  aklımızı başımıza alalım. Kapitalist düzen, bize böyle bir insan ve aile ilişkisi modeli dayatıyor, okumayan araştırmayan,  sorgulamayan, ezberci,  kopyacı ve bilgi fakiri ve bundan dolayı da kendisini ifade edemeyen, ya da yanlış ifade eden bir insan modeli, çünkü sistemin işine böyle geliyor. Bizlere düşen;

Geçmişimizi unutmadan, geleceğini gelişen teknoloji ve doğruluğu ispatlanmış ilmin ışığında planlayan, vatan ve ulus ülküsü ile dopdolu, milli ve manevi değerleri yüksek, akıl ve ruh sağlığı gelişmiş, ulu önder Atatürk’ ün de vurguladığı gibi “ fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” özgür bireyler yetiştirmek. Bunu yaparken de önce bu değerleri kendimiz içselleştirerek, onları anlamaya çalışarak, inanarak, güvenerek, sorumluluk vererek, kısacası kendi “çağ dışında kalmış değerlerimizi “ yeniden gözden geçirerek, onlarla birlikte temize çekmekle olur. Yoksa daha çok “hayret ettim” yerine, “oha oldum”, saçmalama yerine “çüş oldum” ları ve bunların yeni ve daha saçma son versiyonlarını duyacağımız gibi, “doğruları” idol, rol model ve örnek olarak belirleme ve hayatına alma şansını yakalayamayan gençlerimiz,  medyada adına maalesef sanatçı denilen soytarıların, sadece kullandığı dile, saçına, başına kaşına, gözüne, kılık kıyafetlerine özenmek ve uygulamakla kalmayacaklar, onlarınkine benzer “gelecek” ve “özel yaşam” hayalleri kuracaklardık ki, en tehlikelisi de budur. Unutmayın;

Kaybederseniz biri mutlaka bulur, ancak size getirdiklerinde “ keşke” demek için çok geç kalmış olabilirsiniz.

Yaşam her gün bunun en dramatik örneklerini, insan dramlarını reyting canavarlarına meze eder biçimde gözümüze sokmaya devam ediyor. Kusura bakmayın ama;  ölümden hele hele de nedeni olduğunuz bir ölümden kaynaklanan vicdan azabını giderecek bir ilacı tıp henüz keşfedemedi.

TV’ lerdeki  Müge Anlı benzeri programların gözü yaşlı müdavimlerinden biri  olmak istemiyorsak çok geç olmadan bir kez daha düşünelim ve hayata biraz da onların yani gençlerimizin penceresinden bakmaya çalışalım, çok değil birazcık SEMPATİ,  biraz da EMPATİ… Daha fazla arayı açmadan onlarla olan mesafeleri kapatalım diyorum, sonra istesek de ömür boyu kapanmıyor, kapanamıyor, insan öz anne ve babasına yabancılaşıyor, onlar da evlatlarına tabi ki…

Yaşadığımız toplum ve dayattıkları onlara hayatı zindan etmede zaten son derece başarılı, bunun üzerine bir de biz “tuz biber ekmeyelim” diyorum.

Unutmayalım hiç birimiz anamızdan 55-60 yaşlarında doğmadık. Anne ve babalarımızın bize sunmadıklarını, sunamadıklarını onlardan esirgemeyelim.

Onlar bizim evlatlarımız olduğu kadar, bu ülkenin yarınları, onları ülke kadar seversek problem kendiliğinden çözülecektir sanıyorum.

Sevgi ile kalın

  Bekir DEMİRCİ

YORUM EKLE
YORUMLAR
Ahmet AKIN
Ahmet AKIN - 9 yıl Önce

değerli dostum ; hoş geldin , sefalar getirdin . ve yine tam 12'den vurdun . kalemine ve yüreğine sağlık . selâm ve sevgilerimle.....

Atilla Ünal
Atilla Ünal - 9 yıl Önce

bekir bey, öncelikle sizi bu sayfalarda görmekten dolayı çok mutlu olduğumu ifade etmek isterim,kuşak çatışmasını da diğer yazılarınız gibi ustaca kaleme almışsınız, yüreğinize sağlık...

bekirdemirci
bekirdemirci @Atilla Ünal - 9 yıl Önce

çok teşekkür ederim hocam. "olanın olmayana borcu var" gibi bir felsefe ile bakıyorum hayata, yaşanmışlıklarımızdan sunduğumuz örneklerle bir tek hayatı bile olumlu etkileyebiliyorsak ne mutlu bizlere. oğlunuzun klibini izledim,ben ona zaten hayrandım ve bu bir kat daha arttı. yolu açık olsun,en kısa sürede hak ettiği yerlerde olmasını diliyorum sizi ve eşinizi kutluyorum.saygılar.