SİZE BORCUM YOK..!

“Anamın üstünde zevkle gidip gelirken, babamın altında kıvır kıvır kıvranırken, bana sordunuz mu dünyaya gelip gelmek istemediğimi, alsaydınız önleminizi ve beni de bu iğrenç kaderinize ortak etmeseydiniz” desem ve bunu da sosyal paylaşım sitelerinde paylaşmış olsam, her halde idam fermanımı da kendi ellerimle imzalamış olurdum. Belki şu an bile çocukları, anne ve babalarına karşı isyana teşvik eden bir günah keçisi oldum çıktım da haberim yok, fark etmez benim de zaten onlarla işim yok.

Gerekçe hazır, Türk toplumunun aile yapısını bozmaya teşebbüs, anne ve babaya saygısızlığı teşvik,(sanki her yıl bu işin Nobelini biz alırmışız gibi) kutsal kavramları ayaklar altına alarak anne ve babaya hakaret vs. v.s.

Peki bu duygularını yüksek sesle dillendiren bir çocuğun veya gencin karşı duruşunda hiç mi haklılık payı yok, bence çok..!

Bu ülkede çocuk sahibi olmaya karar verenlerin, onların nasıl bir dünyaya adım atacakları ve  nasıl bir gelecek beklediği ile ilgili kafa yoranların oranının, taş çatlasa %10’dan fazla olduğunu kaç kişi iddia edebilir?

Öncelikle unutmamamız gereken en can alıcı nokta şu; bizler; çoğunluğu her cinsel ilişkide çocuk sahibi olunacağı cahilliği ile büyütülen bilgisiz babaların, yumurtlamadan sadece “tavuğun yumurtlamasını” anlayan, kendi vücudunu dahi tanımaktan yoksun çoğunluktaki annelerin çocuklarıyız. Sorarım; yağı sağlıklı olsa bile, böyle un ve şekerden çocuk denen sağlıklı bir “helva” üretilmesi mümkün müdür?

Bu kadar fetva yeter, gelelim başlığa ve zurnayı zırtlatalım.

“Büyüsünde bana baksın” çarpıklığı, sadece bizim gibi çıkar beklentisi içindeki “bir/ey/lerden” oluşan hastalıklı toplumlara özgü bir düşünce yapısıdır. Sağlıklı bir insan düşüncesi, yaşlılıkta kullanmak adına çocuk üretmeyi reddeder ve etmelidir de.. Eğer bu doğru bir yaklaşımsa, üretilen çocuk, birey veya insan değil sadece maldır. Yani kendi geleceğine yatırımdır. Çocuk elbette ki yatırımdır, ancak anne veya babasının değil, ülkesinin geleceğine olan bir yatırımdır.

Borç; iade edilmek üzere birinden alınan ticari bir metadır. Evladın annesine sütünden dolayı borçlu kalması saçmalığın ve ahlaksızlığın dik alasıdır. O süt, o annede, o çocuk, o rahminde olduğu için oluşmuştur. Yani sütün kaynağı aynı zamanda çocuktur, çocuk hak ettiğini almaktadır. Ayrıca birbirlerine kan bağı ile bağlı olanlar arasında, özellikle de anne-çocuk ilişkisinde bir borç-alacak mevzuundan nasıl bahsedilebilir. Çocuk tahvil midir, hisse senedi midir, faize yatırılan para mıdır?

Ebeveynler ile çocuklar arasında olması gereken ancak şükran, minnet, vefa gibi manevi duygulardır. Bunların içinde “borç ve hak” kavramları yoktur. Bu tür duygular ise, bu üçlü(çocuk-anne-baba) arasında oluşabilecek manevi bağların gücünden kaynaklanır. Yani bunların karşılığını vermek ve almak ta sadece  hissetmekle alakalıdır. Yani ancak verdi iseniz karşılığını bulabileceğiniz duygulardır.

Görev ile beklenti ise, hep birbirinin içinde boğduğumuz, birbirine karıştırdığımız aslında tamamen birbirinden farklı kavramlardır. Nasıl bir işçinin ürettiği mamül, üretime katılana kadar onun sorumluluğunda ise, çalışır bir durumda satıcıya ulaşması onun görevi ise, çocuk ta üretime katılıncaya, bizim deyimimizle “kendi ekmeğini kendi kazanıncaya kadar” anne ve babanın sorumluluğundadır, o aşamaya gelinceye kadar, korumak kollamak onun görevidir. Çocuğu maddi ve manevi tüm koşulları ile hayata hazırlamak ta onun sorumluluğundadır. Bu süreçte gösterdiği çaba ona hiçbir maddi beklenti hakkı vermez, veremez.

Yani dostlar, anlayacağınız kimsenin kimseye ne borcu, ne de alacağı vardır. Kıçınıza güvenmiyorsanız mantar dağına çıkmayacaksınız. Eğer onlara her gün; “yemedim yedirdim, içmedim içirdim, senin için saçımı süpürge ettim, sana hakkımı helal etmem, sütümü haram ederim” başa kakmaları ile giderseniz, bir gün mutlaka yazının başlığındaki isyanı duymaya da hazır olmalısınız.

Eğer ortada bir borç var ise, inanan için Allaha, inanmayan için doğayadır.

Sıkıntı yapmayın;

 Çocuklarınıza sunacağınız insanlık sofrasında sevgiyi, saygıya katık etmeyi öğretir ve bunu vicdan denen suyla sindirmelerini sağlarsanız, yani EKERSENİZ, zaten BİÇERSİNİZ...

Sevgi İle  Kalın

                 Bekir Demirci
 gmail: [email protected]

YORUM EKLE