Unlu Gıdalar Sağlığımızı Tehdit’mi Ediyor?

Değerli Okurlarım; bundan bir yıl kadar önce yine bu köşemde” Temel Gıdamız Ekmek mi? “Başlığı altına bir yazı yazmıştım.” Ekmeğin besin değeri doğrudan doğruya yapıldığı una ve formüle giren katkı maddelerine bağlıdır. Demiştim.

“Ekmek basit bir ifade ile un, su, maya ve diğer bileşenlerin doğru oranda karıştırılması, yoğurulması, mayalandırılması ve pişirilmesi ile üretilen toplumumuzun temel gıdalarından biridir.” Diye tanımlamıştım.

Bu yazımda dünyadaki bazı olumsuz gelişmelerin ülkemize de yansıdığını ve bizlerin de bu olumsuz gelişmelerden oldukça çok etkilendiğimizi anlatmaya ve açıklamaya çalışacağım.

Yıllarca biz insanlara yağ yemeyin. Yağlar damarları tıkıyor ve kalp, damar hastalıklarına yol açıyor diye uyarıyorlardı! Yanıldılar mı? Yoksa bilerek ve isteyerek biz insanları kandırdılar mı?

Seksenli yıllarda adeta buğdayın sağlık mucizesi olduğunu söylüyorlardı! Yani “Tam Tahıllı” ürünler tüketilerek obezite ve diyabet engellenecekti? Ne yazık ki insanlar bu tür beslenme alışkanlığı ile hiç olmadıkları gibi aşırı olarak şişmanladılar. Obezite 3 kat, diyabet 4 kat artmış oldu. Sonuçta şeker hastalığı salgın hastalık gibi çoğaldı!

Sizce acaba bu olumsuz gelişmeler kendiliğinden mi oldu? Bence hiç sanmıyorum! Bilerek yapmış olamazlar mı? Bal gibi olurlar! Küresel Şirketlerin amaçları (HİBRİT) tohumların dünyada satışını artırıp, Pazar paylarını büyütmek ve pazarları ellerinde tutmaktı. Bunda da çok başarılı oldular. Böylece dünyada HİBRİT tohum satışları çok yaygınlaştı. Bize gelirsek Atalarımızdan bize kadar gelen tohumlarımızı kaybettik! Neden ve niçin acaba?

Günümüz Türkiye’sinden dünyaya dikkatlice bakalım! Dünyada bilgiye dayalı bir ekonomi kuruluyor! Bunun temelinde yatan din bilgisi değil! Matematik, Fen; yani yaratıcılığa dayalı eğitim.

Örnek verelim; Eğitim denildiğinde ilk akla gelen ülke, FİNLANDİYA oluyor. Finli öğrenci çocuklar, Matematik, Fen ve Okuma becerilerinde dünya zirvesine çıkmışlar! Çünkü bilgiye ulaşmada Finlandiya dünyada ilk sırada yer alırken; biz 154’üncü sıradayız! Bizim Milli Eğitim milli olmakta çıkmış, gelişmiş ülkelere göre çok gerilerde kalmışız! Bu konuda övünecek hiçbir yanımız yoktur!

Bakınız, Finlandiya 1970’li yıllara kadar ekonomisi Türkiye seviyesindeki kadarken, bugün Finlandiya’nın milli geliri bizim dört katımız olmuştur! Yani doğru uygulanan eğitim sistemi ve dolayısıyla AR-GE ile olduğunu anlamaktayız. NOKIA, nasıl doğdu sanıyorsunuz? Lütfen araştırın!

Biz ise hala laf üretiyoruz! Hala bir dünya markası çıkarmış değiliz! Neden çok basit; Tesadüf de değil! Emperyalistler bilerek Türkiye’yi bu hale düşürdüler! Sakın ola ki Türkiye geri kalmış bir ülke değil! Bilerek ve kasıtlı olarak, Geri Bıraktırılmış ülkedir!

Şu gerçeği de hiç unutmayalım! İMF- Dünya Bankası- Dünya Ticaret örgütü adı altında toplananlar; bunlara “ Şeytan Üçgeni ”de diyebiliriz! Bizim gibi ülkelere Siyasi-İktisadi dayatmalarda bulunduklarını sakın unutmayalım!

Örnek verelim; “ Türkiye’de” çok şükür GDO’LU tohum yok! Deniliyor! İnanalım mı? Hayvanlara yem olarak ithal ediliyor dediler! İnanalım mı? Bakınız;” AKP iktidarının 26-Ekim-2009 tarihli ve 27388 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ( Gıda ve Yem Amaçlı, Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar “GDO” ve Ürünlerinin İthalatı, işlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik) çıkarılmasıyla GDO’LU yemler Türkiye’ye resmi olarak gelmeye başlamıştır!

Bunu gerçekleştiren AKP iktidarı o yıllarda GDO’NUN hayvandan insana geçmediğini sanıyormuş! Yanıldıklarını çok sonra, sığırlardan insana geçen (DELİ DANA) hastalığı ortaya çıkınca anlamış oldular! Bu hastalık nedeniyle milyonlarca hayvan dünyada yok edildi!

Unutmayınız ki değerli Okurlar, unlu gıdalarda genetiği değiştirilmiş organizmalar, milyonlarca yılda yapacakları evrimi, birkaç ayda yapıyorlarmış! Bu da bitkide değil, insan vücudunda etkisini gösterip; insan vücudunu darmadağın ediyormuş!

Bugün ülkemize buğday, başta Meksika ve diğer ülkelerden ithal edilerek getiriliyor. Bu buğday, atalarımızın binlerce yıldır üretip tükettiği buğdaya hiç benzemiyor! Bu ekmeklik buğdayın görünümü buğday! DNA’sına bakıldığında artık o nesnenin buğday olmadığını bilimsel araştırmalarla anlaşılıyormuş!

Nedenini bilim adamları şöyle açıklamaktadırlar; en zararlı değişiklik, buğday proteini olan” GLUTEN” üzerinde yapmışlar! GLUTEN dünyada en çok kullanılan katkı maddesi imiş! Kıvam artırıcı özelliği varmış! Peynirlerin, margarinlerin yumuşak yapısının korunmasını sağlarmış! Sosların ve et sularının topaklanmasını önlermiş!

Sonuç olarak buğday üzerindeki değişimin insan sağlığına çok büyük etkisi olduğu araştırmalar sonunda bulmuşlur! Hatırlayalım; geçmişte yerli buğdayla elde edilen undan yapılan gıdaların başında ekmek ve diğer unlu gıdaların tadını bugün bulabiliyor muyuz? Ev ve çarşı fırınlarında pişirilen ekmeklerin kokusunu onlarca metreden duyardık! Tadı çok nefisti. İçinde hiçbir zararlı katkı maddesi yoktu! Artık günümüzde ne güzel kokuyu, nede nefis tadı bulamıyoruz! Atalarımızın ürettiği bize has tohumları yeniden yaratamazsak; tatsız, tuzsuz ve de sağlık için zararlı GDO lu dışarıdan getirilen buğday görünümlü, zararlı sözde tahıl diye bize dayatılan, genetiği ile oynanmış gıdalara muhtaç olup, hastalıklarla boğuşmak zorunda kalacağız!

“ÇÖLYAK” hastalığı adını duydunuz mu bilmiyorum! Bu hastalık ince bağırsakta, buğday, arpa ve yulaf gibi tahıllarda bulunan GLUTENE karşı kronikleşen alerjik hassasiyettir! Bu hastalık giderek çok sıkça görülmeye başlanmış! Atalarımız döneminde üretilip yenen buğdaydan, günümüzde tüketilen buğday içinde yüzlerce kat fazla GLUTEN içerdiği anlaşılmış olduğu araştırmalar sonunda artık biliniyor!

Son yıllarda Çölyak hastalığının hızla yayılması,” Buğday Islah Etme” adı altında yapılan çalışmalarla, buğdayın içindeki GLUTEN’İN yapısal değişikliklere uğraması olmuştur!

Genetiği değiştirilen buğday, vücudun GLUTEN dayanıklılığını yok ediyor ve Çölyak hastalığına sebep olduğu bu durumda anlaşılıyormuş! Bu ise insanda; Hazımsızlık, İştahsızlık, Saç kaybı, Halsizlik, Depresyon, Baş ağrısı, Kas spazmları, Anemi, Sebebi bilinmeyen vücut ağrıları, Kısırlık, Romatizmal hastalıklar, vitamin yetersizlikleri, vücut döküntüleri gibi semptomlara sebep oluyormuş!

Daha açıkçası, gözü doymaz emperyalist ülkeler bizleri, anlaşılan yavaş yavaş zehirleyerek öldürmeye çalışıyorlar! Bir söz var! Sakın unutmayınız! “ GLUTEN günümüz neslinin TÜTÜNÜDÜR, Zehirlidir! Demektedirler!

Hepiniz duymuş olmalısınız! Günümüzün önemli sağlık sorunlarının başında “TİP 2 DİYABET” sorunu gelmektedir. Hemen hemen her aileden bir veya birkaç kişi bu hastalıktan şikâyetçidir! Giderekte bu hastalık hızla artmaktadır!

Tıpkı geçmişte Çölyak gibi eskiden nadir görülen “TİP 2 DİYABET”’İN bugün ülkemizde ve dünyada salgın hastalık halini alması bu nedenledir! Bu olumsuz insan sağlığını tehdit eden olayların asıl nedeni, genetiği değiştirilmiş buğday ve içindeki insan sağlığını olumsuz yönden tehdit eden kimyasal ve biyolojik bilinçli yapılan oluşumlardır diyebilmeliyiz!

Atalarımızın buğday nesline yeniden dönmediğimiz sürece, giderek çoğalan bir hızla bu olayları yaşamaya ne yazık ki devam edeceğiz!

Şu gerçeği hiçbir zaman unutmayalım; Emperyalist ülkeler, başta Petrol, doğal gaz ve diğer yeraltı zenginlikleri ele geçirerek ULUSLARI kontrol altına almaktadırlar! “ İşte günümüzde dünyada ve yakınımızda Orta Doğuda yaşanan olaylarda görüldü gibi…”

Daha açıkçası,” Emperyalistler, petrol ve doğal gazı kontrol ederek ULUSLARI; insanların yiyeceklerini kontrol ederek, hiçbir suçu günahı olmayan insanları kontrol ederler!” İşte bu anlayışla soygun ve sömürülerini dünya üzerinde devam ettirmekteler!

Hani bu emperyalist ülkeler, dünyadaki açlığa son vereceklerdi? Sözde hiç aç insan kalmayacaktı! Çok büyük palavra olduğu ortaya çıktı! Bu palavralarına inandık mı? İnandınız mı?

Açlık ve sefalet çok daha hızla artıyor! İnsanları bilerek ve acımasızca açlığa mahkûm ediyorlar! Ülkemizin kıymetini çok iyi bilelim. Yerli, milli ve doğal, atalarımızın yaptıkları gibi gerek tarım alanlarında ve hayvancılıkta, gerçek organik yerli tohumlarla üretime dönelim! Yoksa dışarıdan aldığımız her türlü tahıl ve benzeri toprak ürünleri ve tohumlar almaya devam edersek; felakete sürüklenmemiz, hastalıklarla boğuşmamız, hatta aç kalmamız kaçınılmaz olacaktır!

Sevgiyle kalın…

Ali Vacit TOKMAK

YORUM EKLE