Adam sabah kahvaltısı için fırından aldığı sıcak ekmeği eve getirip orta yerinden böldüğünde içinden çıkan çorabı görür görmez tekrar fırına koşmuş ve fırıncıya ekmeğin içinden çıkan çorabı göstererek:
“Bu ne yahu? Bak ne çıktı ekmeğinizden?”
Fırıncı gayet pişkin:
“Lan kardeşim,” demiş. “ 1 Liralık emeğin içinden ayakkabı çıkacak değil ya…”
Çağımızda hızla değişen teknoloji, buna paralel olarak yaşam biçimini ve kendi toplumsal yapısını da şekillendirmektedir. Bu yüzden insanlık tarihi boyunca toplumsal yaşayış teknolojiyi de takip ederek daima yönünü ileriye döndürmüştür. Dünya üzerinde, içinde bulunulan çağın üretim ve tüketim ilişkileriyle, o günlere ait teknolojiyle harman olmuş bir toplumun, çağının 200-250 yıl gerisinde yaşamaya inat ettiği görülmemiş, fakat bazı oluşumlar tarafından eski günlere döndürülme çabası olmuştur hep. Ülkemizde de bir takım merkezler din öğretisi adı altında, insanlarımızı, ömrünü tamamlamış olan kabile kültürü içine sıkıştırmağa çalışmaktadır.
Neden “Cemaat, ışık evi, ilim hikmet ve benzeri” yerlere teslim ediyoruz çoluk çocuğumuzu? Eğer amaç dinimizin öğretilmesi ise, devlet bunu okullarda fazlasıyla gerçekleştiriyor zaten. Diyanet İşleri diye bir kurumumuz ve bu kurumun yüzlerce yayını var. Herkes, okur yazar da aynı zamanda. İsteyen istediğini öğrenebiliyor rahatlıkla. Devletin yapamadığını bilmem ne cemaatı, yok efendim şu evi, bu evi, olmadı İlim ve Hikmet bilmem neyi… İşte, din tüccarlarının rahatlıkla kulaç attıkları bu alanlarda Türkiye Cumhuriyetine aykırı, geleneklerimize ters düşecek öğreti ve davranış biçimleriyle Arap olmaya özendirilen güzel insanlarımıza yazık değil mi?
İlim ve Hikmet diyerek ruhsal yanımızın avlanıp yürekleri dağlayan olgunun alt yapısını hazırlayanların şu an vicdanları rahat mı acaba?
Neden anneler, babalar çocuklarını Suriye sınırında aramak zorunda kalmaktalar? Bu çocuklar kimler tarafından eğitildiler? Bu arabesk tarz ile yollar kan göllerine ve çağ dışılığa çıkar ancak.
Eğer, çocuklarımızı, gelinlerimizi ve kızlarımızı devlete güvenmeyip de, ne oldukları belirsiz insanların kucağına atarsak, ekmeğimizin içinden çorap da çıkar, hatta ayakkabı bile…
Necmettin ÇAKIR
sayın "uzaklardan" kod adlı arkadaşım, yorumunuzu severek okudum. söyeminiz doğru da, her şeye cevap yarıştırır olmak istemiyorum. durum bundan ibarettir. kalın sağlıcakla.