Ah Kafa Ah

          Avcılar dolanır şu dünya ormanında. Bunların kimileri icra kapılarında, kimileri vicdan avlar, kadın avlar, kimileri de din avcılarıdırlar. Hepsinde de yollar cüzdana çıkar.

          Hayat pis kokulu bir mutfak ve burada yemek yerken ellerini kirletip  temizlemeyi  bilemeyenlerin kokuları, ahlakın üzerini kapattığı için, onlar tertemiz, bey efendi görülürler göze. Büyük servetlerin sırlarında ustaca gizlenmiş gerçekler ve ustaca gizlenmiş cinayetler hep olmuştur.

           Ülkelerin büyüklüğü, genişliği topraklarının genişliği ile değil, o ülkede yaşayan insanların beyinlerinin genişliği kadar gelişmişliğinden söz edilebilir ancak. Örneğin: Japonya’nın büyüklüğü, insanlarının beyinlerinin derin ve geniş oluşuyla ilgilidir.

          Sık sık duyarız. “Yunus Bey kafayı kullanamadı.” Ya da, “Şerife Hanım aklının kullanarak hareket etseydi, bunların hiç birisi olmayacaktı,” denilir çoğu zaman. Kısacası, kafamızın içinde taşıdığımız bu gücü kullanmazsak, Samuel  Smiles’in dediği gibi, “Tembel ve boş bir beyin şeytanın çalışma odası” olarak hizmet görür. Tam da, “Fetullah Gülen’in  yaptığı bu işte,” dediğinizi duyar gibiyim.

          “Bize akıl, mantık ve algılama yetisi bağışlamış olan Tanrı, neden bunları kullanmaktan vaz geçmemizi istemiş olsun ki!” diyen Galileo  Galilei haklı değil mi?

          Dünya ormanında dolanan vicdan, kadın ve din avcılarının avlaklarına düşmemek için, büyük ve gelişmiş ülkeler kervanında yol alabilmekse niyetimiz, mutlaka aklımızı kullanmamız gerek. Eğer beynimizi kullanmazsak, beynimiz üzerinden bizi kullanırlar. Sonra da, feryat figan ederek, “kandırdılar beni,” demek zorunda kalmadan ve “Ah kafa  ah,” pişmanlığına düşmeden, kafa tasımızın içini şeytanın çalışma ofisine döndürmeyip, büyük Türkiye yolunda  yürümeye  devam edelim dileklerimle “Hayırlı yarınlarınız olsun.”

Necmettin ÇAKIR

YORUM EKLE