Gerze gündem haber emlak
2015-03-29 14:41:35

Fukuşima izlenimleri(3)

Pınar Demircan

29 Mart 2015, 14:41

Fukuşima izlenimleri(3): Nükleer Felaket sonrasında gidenlerle kalanların değişen hayatları

Fukuşima Daiichi Nükleer santral felaketinden etkilenen alan ilk günlerde 10 kilometrekare olarak ilan edilmişti, 6 ay sonra ise bu alan 20 kilometrekareye kadar genişletildi. Sözkonusu 20 kilometrekare içerisinde her biri yaklaşık 20 bin nüfuslu Namie, Futaba, Okuma, Tomioka, Naraha adında kasabalar olup bu kasabaların sakinleri yine Miyagi Eyaleti içerisinde Fukuşima ve Fukuşima’ya komşu şehirlere yerleştirildi.

Fukuşima şehir merkezinden Nükleer santralin bulunduğu noktaya 9 kilometre kala turumuzun da sonuna geliyoruz. Sırada 55 kilometre uzaktaki 330 bin nüfuslu Koriyama şehrindeki geçici konutlara(prefabrik evlere) yerleştirilen Namie sakinlerine yapacağımız ziyaret var. Kar yağıyor. Oysa Namie bugün günlük güneşlikti . İnsanların sadece evlerini değil yaşam ortamlarını, alıştıkları atmosferi bıraktığı aşikar. Burada 589 hane yaşıyor. Aklıma Eylül 2013 tarihinde hazırlanmış olan youtubeda izlediğim bir video geliyor. O kayda göre Koriyama’daki, radyasyon seviyesi (oranını) 22 ,3 microsivert civarındaydı. https://www.youtube.com/watch?v=z4_ve1H11Wg

Nükleer santralden 20 kilometre mesafe kapsamındaki bu insanlar, tahliye edilmişti edilmesine ama, santralin 55 kilometre batısında yer alan yerleştirildikleri şehir de radyoaktiviteden etkilenmemiş değildi. Bu durum, rüzgarın estiği yönün, değişen hava şartlarının, felaket mahalinden uzaklık öngörülerek yapılan tahliyeleri bir çözüm metodu olmaktan çıkardığını gösteriyor. Nitekim Japonların bugün Fukuşima’dan aldığı dersler arasında tahliye planlarının bir önemi olmadığı da yer alıyor. Yani havadan bir radyoaktif kirlilik sözkonusuysa insanları korumak için en önemli aksiyon hava şartlarına, rüzgarın estiği yönün aksine hareket etmektir ki bu durum ezbere uygulanan tahliye planlarının anlamsızlığını ortaya koyuyor. Öte yandan düşük doz radyasyonun izleyen dönem kanser oranlarını arttıran bir faktör olduğu Türk Tabipler Birliği tarafından ülkemizde Çernobil’in insan sağlığına etkilerini araştıran çalışmalarla ortaya konmuş, ülkemizde Çernobil’den sonra kanser oranlarının arttığı anlaşılmıştır.

 

Geçici konutların girişinde Namie Muhtarı Yamamoto Bey ile aynı yerleşkeden Kawamura Hanım bizi karşılıyor. Burada kendilerinden Namie’den çıkış öykülerini dinleyeceğiz zira bunu anlatmak için izleyenlerin beğenisini toplayan 2 renkli yol benimsemişler. Biri görsel hikaye anlatımı diğeri de çizgi film gösterimi. Görsel hikaye anlatımında, bir kuşun gözünden şiirsel bir dille Fukuşima’da yaşananlar anlatılıyor. İnsanlar birden nasıl yok oldu nereye gittiler? Tarladan çıkan ürünler niye imha ediliyordu? O beyaz kıyafetli maskeli adamlar da kimdi ? Fakat biz kuş ne yapacak, ne zaman uçup başka diyarlara gidecek derken kuşun öldüğüne şahit olacaktık.

Sunumun ardından çizgi film başlıyor. Çizgifilmin senaryosunu 22 Haziran 2012’de 72 yaşında yaşamını yitiren Yasuko Sasaki Hanım yazmış. “Göze Görünmeyen Bulutun Altında Memleketimin Mavi Gökyüzü” adlı senaryosu onun anısına çizgi film haline getirilmiş. Çizgi filmde, birden yaşlı kadının evinin kapısı çalınır, nükleer santralin patladığı haberi verilir kendisine: hemen evini terketmesi gerekiyordur. “…milisivert radyasyon vardır havada, yaşlı kadın anlamaz “milisivert mi o da ne? bekerel mi hiç duymadım…” Sasaki Hanım fazlasıyla hayatın içinden kaleme almış senaryoyu, zaten daha sonrasında yerleştirildikleri geçici konutlardaki hayatı da anlatıyor: insanların tanımadığı birileriyle ortak bir hayatı sürmesinin zorluklarını, ilişkileri çok başarılı bir şekilde yansıtmış.

Sunum sonrasında otobüsümüze geçerek şehir merkezindeki otelimize dönüyoruz . Fukuşima şehir merkezi Daiichi nükleer santralinden 40 kilometre uzaklıkta. Facianın üstünden 4 yıl geçmişken şehirde bir hareketlilik var, gidenlerin bir kısmı devletin yaptığı çağrılara kayıtsız kalmayarak geri dönmüş, bir kısmı ise hiç gitmemiş . İnsanların tüketim yaklaşımında sıradışı bir şey var mı diye süpermarkete gidiyorum, herşey normal, balık reyonu dolu ,insanlar rahatça alışveriş yapıyor. Gıdadaki radyoaktivite oranı başından beri ilgi odağım olduğundan daha önceki bi yazımı size hatırlatarak, //yesilgazete.org/blog/2014/06/16/japonyanin-yeni-ve-sasirtici-sektoru/ Bu haberde bahsi geçen ölçüm istasyonunun bir benzerine giderek bilgi aldığımı da belirtmek isterim.

Bu merkezi , Üçüncüsünün Sendai’de yapıldığı Dünya Risk Konferansına katıldığımız son günü ziyaret ediyorum. Çok şanslıyım, Fukuşima’da tanıştığım ve size geçen yazımda bahsettiğim Yazar Mutou Hanım ve arkadaşı Chiba Hanım, her ikisi de Fukuşima Nükleer felaketinden itibaren nükleer santrallerin tekrar açılmaması ve hayatımızdan tamamen çıkıp gitmesi için uğraş veren sivil toplum örgütleri içerisinde mücadele eden idealist kadınlar, talebimi unutmamış ve benim için tanıdıklarıyla bağlantıya geçerek merkezlerini ziyaret etmek istediğimi bildirmişler.

Tohoku Yardım Derneği üyeleri

Ölçüm Merkezinin adı İnori (anlamı: yürekten dilemek, dua ). Naoya Bey bir rahip, bu ölçüm merkezinin kurulmasında Belediye Meclisinden Higuchi Hanım’ın katkısı büyük, her ikisi de Touhoku Yardım Derneği’nden. Aslında Ölçüm merkezi daha önce şehir içindeymiş ama kira gibi ödenek problemleri çıkınca kilise içerisinde bir odada kaliteyi düşürmeden gönüllü faaliyetlerini sunabileceklerine kanaat getirmişler. Bu ölçüm istasyonu yine bağışlarla kurulmuş olan, ekipmanlarının Almanya’da bir firmadan temin edilmiş . Naoya Bey toplum içerisindeki baskıdan da söz ediyor, bölgeden kaçmayı başka yerlerde yaşamayı tercih edenlerin aileleri tarafından “Sen Japonya’nın gelişmesine engel olmak istiyorsun” gibi iddialara maruz kaldığını, radyoaktif kirliliğin inkarının teşvik edildiğini söylüyor .


Ölçüm istasyonunda sistemin nasıl işlediğine gelecek olursak ölçümü yapılan bir numune örneğin 3 kiloluk prinç için 50 gramı test ediliyor(test edilen oran hep aynı), bu ölçüm ekipmanı bilgisayara bağlı ve veri sonucu ordan çıkıyor . Numune üzerinden yapılan ölçümler ücretsiz olurken bu hizmet ticari amaçlı olarak restaurant veya market işletenlerin sundukları gıdalarda radyoaktivite olmadığını belgelemek için ise ücretli : 5000Yen (40 dolar ). Lakin radyoaktivitede inkar politikası izleyen bir kısım Japon halkının bu sertifikayı alan yerlerden gıda temini gibi bir çabası da yok. Aslında bu ölçüm istasyonunun takipçileri belli, zira şehir merkezinden taşınıp biraz daha uzaktaki kiliseye yerleşmeleri ziyaretçilerinin sayısında bir değişikliğe sebep olmamış .

Peter Drucker’ın yönetim bilimlerinde “ölçemediğinizi yönetemezsiniz” sözü aklıma geliyor. Şüphesiz bu sözün tersi de doğru, nükleer facianın etkilerinin yönetilebilirliğinin zor oluşundandır ki Japonlar ölçmeyi reddediyor : göze görünmeyen radyasyonu inkar politikası alıştıkları hayatı terketme niyetinde olmayan Japonların hayatını kolaylaştırıyor. Bir tarafta bırakın kasabayı, şehri ülkeyi terkeden Japonlar, bir başka tarafta kendini mücadeleye adayanlar varken tam karşılarında alıştıkları hayatı bırakamayan, hayatını değiştirmeyi reddeden kitleler de var ki tercihlerinin sonucunun önümüzdeki on yıl içerisinde artan kanser oranlarının verileri olarak karşımıza çıkmamasını diliyorum.

Sonraki yazı, Fukuşima İzlenimleri(4): Onagawa Nükleer Santrali tanıtım ofisini ziyaret & Dünya Risk Konferansından Notlar

Pınar Demircan

(Yeşil Gazete)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.