Tuhaf…
Benim Gerze’m bu değil…
Bir yerlerde kopukluk olmuş.
Tarihten, kültürden, dostluklardan.
Hormonlaşma burada da etkisini göstermeye başlamış.
Plansız kapitalistleşme süreci buraları da fena etkilemiş.
Ne peyniri eskisi gibi ne terayağı…
Üzüm bağları desen tarihe karışmış.
Kırmızı siyah karışımlı böğürtlenler dikensi bakışlarıyla bağ yollarında yok olmuş.
Aslında…
Bağ yolu yok ki dikensi bakışları olsun.
Olmayan yolun kenarında dur kara dut yemeler…
Eller kollar boyanmış vaziyette…
Nerede…
Arada bulasın.
İnsan geçtiği yolları bir yarışıyor.
Acaba yanlış yol güzergahım da mıyım diye…
Bir de şikayetim var acilen…
Hoş geldin demeyi bile yasaklamışlar nedense…
Sadece bu kimin nesi diye bakıyorlar.
Ancak…
Bakışlar bile bulanık.
Umut vermiyor yarınlara…
Özlem duyulan sokak muhabbetleri unutulmuş.
Dargınlık moda olmuş sokak aralarında.
Bakışlarda sevgi ve merhamet yerini başka duygulara bırakmış.
Yabancılaşma hastalığına yakalananların sayısında hayli artış var.
Laf söyle ki karşılık bulasın.
Bu duruş hayra alamet değil.
Birileri şehrin girişine Cittaslow yazmış.
Yaşamın kolaylaştığı sakin şehir anlamında.
Eğer kolaylık buysa zorluğu tanımlamak için gayret içine girmeye gerek yok.
Betonlaşma heryerde olduğu gibi Gerze ‘de de ekolojik dengeyi ortadan kaldırmış.
İskele’den Samsun’a giden yola bakınca bunu anlamak mümkün.
Benim açımdan Gerze’ye çağrıştıran üç husus var…
Biri kulak hamuru (mantı bize özgü bir deyiş değil)
İkincisi nokul…
Üçüncüsü ise reklam olacak ama…
Nuri Dede simitleri…
Evet…
Onlar da olmasa…!
Hür KALYONCU
Eee uzun yıllar burada yaşamadığınız belli.burada yaşasaydınız gelişmeleri sizde fark etmeden gorurdunuz