Danıştay Site Yönetimlerinin Gelir Vergisi Tevkifat Yükümlülüğü Bulunup Bulunmadığı Konusunda Son Noktayı Koydu

193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesinin birinci fıkrasında, kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, kooperatifler, yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin, hizmet erbabına ödenen ücretler ile Kanun'un 61. maddesinde yazılı olup ücret sayılan ödemelerden (istisnadan faydalananlar hariç), 103 ve 104. maddelere göre yaptıkları ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları hüküm altına alınmıştır.

Kanun maddesi kapsamında site yönetimlerinin “sair kurum” kapsamında olup olmadığı ve gelir vergisi tevkifatı yükümlülüğü bulunup bulunmadığı hususunda uygulamada hukuki tartışmalar yaşanmış olup, Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu bu konuda birkaç ay önce verdiği karar ile son sözü söylemiş bulunmaktadır.

Emsal karar irdelendiğinde; site yöneticiliği adına, çalışanlarının ücretlerini muhtasar beyannameyle beyan etmediğinden bahisle takdir komisyonu kararına istinaden re'sen salınan vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisi tarhiyatının kaldırılması istemiyle açılan davada Vergi Mahkemesince; takdir komisyonunca, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ile tanınan inceleme ve araştırma yetkisinin kullanılmadığı, ücretin nakden veya hesaben ödenmesi şartının gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmadığı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun 23. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinde düzenlenen istisnanın bulunup bulunmadığına dair somut bir tespitin yapılmadığı ve takdir komisyonu kararında soyut ve genel ifadelere yer verilerek, matrahın dayanağı ve izahının somut olarak belirtilmediği ve dolayısıyla 213 sayılı Kanun'un 31. maddesinin üçüncü fıkrasının (8) numaralı bendine aykırı şekilde belirlenen matrah üzerinden davacı adına re’sen tarh edilen vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergisinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle vergi ve cezalar kaldırılmıştır.

Danıştay Üçüncü Dairesince 2019 yılında verilen kararla; vergi tevkifatı yapma zorunluluğu bulunan kişi ve kurumların düzenlendiği Gelir Vergisi Kanunu'nun 94. maddesinde yer alan "sair kurumlar" ibaresinin, kamu idare ve müesseseleri ile iktisadi müesseselerden sonra, ticaret şirketleri, iş ortaklıkları, iktisadi işletmeler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı, zirai kazançlarını bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerden önce yer aldığı dikkate alındığında tevkifat yapmakla sadece ticari nitelikte kazanç sağlama amacı gösteren kişi ve kurumların sorumlu olduğu sonucuna varılmasının hukuka uygun düşmeyeceği, olağan site faaliyetleri ile ilgili olarak iş gücü temin eden site yöneticiliğinin anılan Kanun'un 94. maddesi uyarınca tevkifat yapması ve muhtasar beyannamesi vermesi gerektiği gerekçesiyle vergi mahkemesi kararını bozmuştur.

Vergi Mahkemesince, aynı hukuksal nedenler ve gerekçeyle ilk kararında ısrar edilmesi üzerine vergi idaresince bu karara karşı Danıştay’a temyiz başvurusu yapılmış ve Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunun 2021 yılı Ekim ayında verdiği kararıyla;

Vergi mükellefiyeti gibi vergi sorumluluğu için de, verginin kanuniliği ilkesinin geçerli olduğu, verginin kanuniliği ilkesi takdire dayalı keyfî uygulamaları önleyecek sınırlamaların kanunda yer almasını gerektirdiği ve vergi yükümlülüğüne ilişkin düzenlemelerin konulması, değiştirilmesi veya kaldırılmasının kanun ile yapılmasını zorunlu kıldığı, açıkça belirlenmeyen durumlarda yorum yoluyla bu yükümlülüğün bulunduğunun kabul edilmesi verginin kanuniliği ilkesine aykırı olacağı gibi hukuki öngörülebilirlik ve belirlilik ilkesine de uygun düşmeyeceği ifade edildikten sonra, konut site yönetimlerinin, prensip olarak kazanç elde etme amacı taşıyıp taşımadığı; kişi veya mal topluluğu niteliğinde olup olmadığı gibi kriterler gözetilerek vergisel yükümlülük bağlamında belli bir statü içerisinde değerlendirilmesine olanak bulunmayan kendine özgü, nevi şahsına münhasır bir niteliğinin bulunduğu, sonuç olarak bu özellikleri dikkate alındığında kurum olarak da nitelendirilmeyecek olan konut site yönetimlerinin "sair kurumlar" kapsamında değerlendirilerek tevkifat yapma yükümlülüğünün bulunduğundan söz edilmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle vergi ziyaı cezalı tarhiyatın kaldırılması yolundaki Vergi Mahkemesinin ısrar kararında sonucu itibarıyla hukuka aykırılık görülmemiştir.

Dolayısıyla Danıştay Vergi Dava Dairelerinin yukarıda yer verilen kararıyla site yönetimlerinin “sair kurum” sıfatıyla tevkifat yapma yükümlülüğü bulunmadığı sonucuna ulaşılmasına karşın, uygulamada vergi idaresince site yönetimleri hakkında tevfikat yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesiyle cezalı tarhiyatlar da yapıldığı hususu göz önüne alarak, site yönetimlerinin gelir (stopaj) vergisi beyannamelerini ihtirazi kayıtla vererek dava açmak suretiyle tevkif ettikleri ve ödemek zorunda kaldıkları gelir stopaj vergisini iade alma imkânlarının bulunduğunu söyleyebiliriz.

Hatta bu durumun vergi hatası için hükümler bulunan 213 sayılı Yasanın 116 ve devamı maddeleri kapsamında değerlendirilerek geçmişe dönük olarak yapılan ödemelerin düzeltme-şikâyet başvurusunun reddedilmesi sonrası açılacak dava ile de geri alma imkânının olabileceği düşüncesindeyiz.

YORUM EKLE