Et Elden Ekmek Elden

          İnsanoğlunun en önemli gıda maddesi olan et, 2.6 milyon yıldan bu yana zengin bir besin kaynağı olarak tüketilmektedir. Bu temel ihtiyacın giderilebilmesi için her ülke yönetiminin et üretim faktörü olan hayvancılık politikaları mevcuttur. Yani devlet yönetimini eline almış olan siyasal gücün  politik kararları ile yola devam edilir.

          Türkiye kendi kendini besleyebilen bir ülke iken, nasıl oldu da, et ihtiyacımızı karşılayamayan bir ülke haline getirildi?  Nasıl oldu da mercimekten samana kadar tarım ürünlerini yabancı devletlerden satın almak zorunda bırakılarak, kurbanlıklarımız  bile ithal edilir oldu? Yakın tarihimiz olan 1980 sonrasına bir göz atalım isterseniz:

          1980 yılında ülkemizde 16 milyon sığır sayısının 2016 yılında 14 milyona, 1980’de 1.1 milyon olan manda sayısının 142 bine, yine 1980 yılında 49 milyon olan koyun sayısı 2016’da 30 milyona düşmesinin bir açıklaması olmalı. İşin aslına bakacak olursak:          

          Türkiye Cumhuriyetinin hayvancılık ve et sektöründe gelişme sağlayıp istihdamı artırarak ekonomik hayatın yükselmesi adına kurduğu Et ve Balık Kurumu, Süt Endüstri Kurumu, Yem sanayi gibi kuruluşları, 1980’li yıllarda başlayan neoliberalizm rüzgârı, (Ekonomi işlerinin devletten ayrılması ve piyasayı serbest ekonominin yönetmesi gerektiği, makyajlı kapitalist düşünce.) ile köklü değişiklikler yapıldı. 1990’lı yıllara kadar 35 iş yerinde faaliyet gösteren Et ve Balık Kurumu’nun 18 işletmesi satılıp, 5 adedi bedelsiz olarak resmi kurumlara devredilirken 3 adedi de kapatıldı. Gerekçesi de zarar ediyor nakaratı. Yani küresel şirketlerin pazara hakim olma yalanları, yani yüksek et fiyatlarının ithalat ile aşağıya çekileceği kandırmacası.

          Türkiye’de et ithalatı yasaktı. Ne var ki, 2010 yılında AKP iktidarı bu yasağı kaldırdı.  Hayvan varlığının azalmasıyla birlikte 2009’da et fiyatlarının yükselmesiyle birlikte ve bu fiyatların düşürüleceği gerekçesine sığınılarak et ve hayvan ithalatına izin verildi. Aynı zamanda küresel şirketlerle işbirliği yapılabilmesi amacıyla sıfır faizli kredi verilerek yeni işletmelerin kurulması teşvik edildi ve bu kredi destekleriyle de sığır ithal edildi.  Kırmızı et fiyatı düştü mü? Hayır. Böylece yerli üreticinin sektöre karşı ilgisinin azalması, buna paralel, aile hayvancılığının da geçim kaynağı olmaktan çıkmasıyla birlikte köylerden şehirlere göç hızlanmış oldu. Desteksiz bırakılan yerli tarım ürünlerinin yerini GDO’lu ithal ürünle aldı.

          2010 yılında başlayan ithalat 2011 ve 2012’de  de çok yoğun olarak devam etti. 2011’de 470 bin 796 canlı sığır, 514 bin 810 ton kırmızı et dışarıdan satın alındı. Yine 2012’de 471 bin 571 baş, 2013’de 193 bin 807 baş sığır ithalatıyla tamamen çökertilen hayvancılık ve bu bağlamda 31 Aralık 2018 tarihine kadar da 500 bin büyükbaş, 475 bin küçükbaş ile 20 bin ton karkas et(Kesimi yapılmış kasaplık hayvan) ithal edileceği ifade edilmektedir.

          Özet olarak, 1980’li yıllarda başlatılan neoliberalist anlayışlarla geldiğimiz yer burasıdır. Et elden, ekmek elden.  Acaba 2018 yılı  kurbanlıklarımız hangi ülkenin hormonlu hayvanları olacak?

                                                                                                                                         Necmettin ÇAKIR

YORUM EKLE