GERZE’YE TARİHSEL BAKIŞ

     Sevgili Hür Kalyoncu’nun Antik Karousa adlı değerli kitabı ile, doğup büyüdüğüm Gerze ilçesinin tarihçesi hakkında önemli bilgilerin sahibi oldum.

     Bundan sonrasında ben de fırsat buldukça başka kaynakları araştırmaya başladım. Sonuçta yaşamadığım zaman kesitlerinin ileride sayın Hür Kalyoncu çalışmalarına ilaveler katarak tarihçemize katkı sağlamak adına, kaynakçalı bir bilgi aktarımı yapmak istedim.

     Gerze, Sinop, İstanbul, Trabzon ve dahi birçok Karadeniz (Pontus) sahilindeki yerleşim yerleri 17. yüzyılda, yani 1600-1700 yılları arasında, kendilerine şimdiki Ukrayna- Rusya sınırları içinde bulunan Dinyeper, Don ve Terek Nehirleri adı ile anılan ve “ kaçak-koçak-kazak” gibi isimler verilen kavimlerin ( Kazakistan halkı ile bağlantısı olmayan) saldırılarına uğrayıp çok ciddi kayıplar vermişlerdir. Yaptıkları yağma-talan ile yetinmeyip kadın ve çocuklarımızı köle pazarlarında satmak içinde yanlarında götürmüşlerdir.

     Bu yağmacıların yaptıkları ile Asya Türklerinin Çinlilere yaptıklarına bakıldığında ise, çok da büyük farklılık olmadığı hissedilmektedir.

     Zaporog Kazakları, orta Dinyaper Nehri boylarına yerleşmiş ve bugünkü Ukrayna halkının atalarıdır.

     Osmanlılara en fazla korku ve zayiat verdirende Zaporoglar olmuştur. 1624 yılında bırakalım Sinop’u, İstanbul Boğazından içeri girip bugünkü Yeniköy ve civarını dahi yağmalayıp, Karadeniz’den İstanbul’a gelen ticaret gemilerini korkutarak, İstanbullulara açlık tehlikesi dahi yaşatmışlardır.

     Her ne kadar Zaporog Kazaklarına step eşkıyası yakıştırmasını, Tarih-i Naima, Solak-zade Tarihi, Fezleke vs. tarihçi gözüyle baksa da, bana bu bakış ezikliğin verdiği kompleksmiş gibi gelmektedir.

     Bu step eşkıyalarının torunlarının bugünkü suratlarına bakıldığında, biz Türkiye halkının suratlarından daha fazla birbirlerine benzemektedirler.

     Karadeniz sahilleri yağmalamalarına bakıldığında ise, Türkiye Türklerinin atalarının da Orta Asya’dan her tarafı yağmalayarak geldiklerini hatırlatmaktadır.

     Tarihteki olayları incelemeyi seven insanlarımız şunu çok iyi bilmektedirler; tarih kitapları 1989 yılından önce mevcut iktidara göre yazılmaktaydı.

     Örneğin orta öğretim yıllarımda, 1705 yılında Rus Bilimler Akademisini kuran 210 cm boyundaki Çar Grand (Büyük) Petra’yı bana, Deli Petro diye tarih öğretmenlerim ve zamanın Milli Eğitim Bakanlığı müfredatı öğretmişlerdir. Türk Bilimler Akademisi ise 1995 yılında kurulmuştur. Bugünkü büyük Rusya’nın temellerini atan adama Deli Petro yakıştırmasının ne kadar adice olduğu aşikardır.

      M.Ö. 335 yıllarında Psevdo Skylax adlı Yunanlı Coğrafyacının kitabında şimdiki Gerze’nin bir Yunan kenti olduğu belirtilip, batıdan esen rüzgarlara karşı iyi bir liman olduğu kaydedilmiştir.

     1222 yılında Trabzonluların Sinop üzerine yaptığı bir seferde karaya çıkmadan önce uğradıkları bir burun olarak da bahsi geçmektedir Gerze’nin (Bryer ve Winfield 1985).

     Tarih kitaplarımızda anılmasa da, Osmanlı arşivleri olan Tahrir Defterlerine göre, 1641 yılındaki Kazak saldırılarında Gerze (Karousa) büyük ölçüde yıkılmıştır. 1641 yılındaki tahrir defterine göre Gerze’de 8 İslam hanesi ve 61 hane de Hıristiyan nüfusun yaşadığı anlaşılan kasaba terk edilirken, ayrıca iki köyünün de yağmalanıp, köylülerin esir edilip götürüldüğü görülmektedir ki bunların yerine Sivas’tan getirilenler yerleştirilmiştir.

     Gerze’nin sahil köyleri için avarız defterlerine garetzede-i Kazak ifadesi yazılmıştır. Garet’in sözlük anlamlarından birisi de “akıncıların düşman topraklarına yaptıkları baskın ve yağmalama anlamına gelmektedir. Fakat 1641 de belki de bizim atalarımız “akıncılar “ tarafından yağmalanmıştır. Garet, Gerzelilere yapıldığında ne kadar canımızı acıtıyor ise, 600 yıl devletleri Osmanlılar tarafından işgal edilmiş ve kendi topraklarında ikinci sınıf vatandaş durumuna düşmüş Sırbistan halkı için de küçücük empati yapmaya ihtiyaç duyulmalıdır diye düşünmekteyim.

     Avarız defterine göre Osmanlı’da, yardıma muhtaç yerler tespit edilirlerdi.

     Kazaklara canını, malını, namusunu kaptıranlar sadece Gerzeliler değildi, 3 Mart 1615 tarihli mühime defterine göre, Sinop muhafızlarının Karasu Pazarı’na gitmelerini fırsat bilip (herhalde yakında bir yerlerde “şayka” denilen süratli gemileri ile pusuda bekliyorlardı), Sinop’u yeniden basıp yağmalanınca, Osmanlıda, şimdiki Erfelek olan Karasu Pazarı kaldırılıp yeniden Sinop’ta Pazar kurulması emredilmiştir. 1616 yılında Kazaklar yeniden Sinop’a saldırmışlar, kaleyi düşürememişler fakat sahil köylerinin çoğunu yağmalayıp kaçmışlardır.

     Kazak korsanların zaman zaman Kırım Tatarları ile de işbirliği yapması, Osmanlıdaki karışıklıklar, Karadeniz’deki kalelerde silah yetersizliği gibi nedenler, korsanların irili ufaklı seri yağmalamalarına neden olmuştur.

    Ünlü gezgin Hamilton 1820 yılında Gerze’ye gelir ve kitabında Gerze hakkında gördüklerinin tamamını kaleme alır.

     Şimdiki Gürzüvet (Kousefet Ova ) 7-8 evlik küçük bir köydür diye tespitlemiştir Hamilton.

     Gerze’de olduğu gibi buradan da “Sultan” için İstanbul’a tavuk gönderilir. 25 Rum evi dışında 240 Türk evi vardır ve tavuğun dışında, mısır, meyve ve az miktarda kestane de İstanbul’a ihraç ettiği belirtilmektedir. Ayrıca Hamilton Gerze’yi gezerken kitabesiz bir heykel kaidesi gördüğünü belirtmektedir.

      Buraya kadar ki tarihi bilgiler ışığında bazı tespitler yaptığımızda, son büyük Kazak saldırısından sonra canını kurtaran Gerze’yi terk etmiş veya canını vermiş- köle olarak satılmış gözükmekle birlikte, boşalan nüfus Sivas ilinden insan getirtilerek doldurulmuştur. 1641 yılında Gerze nüfusu (69 hane) yaklaşık 300 kişi, 1820 yılında ise 1100 kişi olarak görünmektedir.

      Sonradan Hacıkadı Tavuğu olarak lanse edilen siyah renkli tavuklar da kişisel kanaatimce, hacca gitmiş bir kadın tarafından daha özenli veya çokça olarak yetiştirilip, Osmanlı’nın saray sofrasına gönderildiği ve zamanla Gerze’de hacıkadının tavukları ve hacıkadın tavuğu adını almıştır, diye düşünmekteyim. Hacıkadı tavuğu adı ise kesinlikle yanlıştır.

      Okullarda hepimize, Zonguldak Ereğli’de kömürü ilk bulan Uzun Mehmet’tir diye öğretilmiştir. Ben Gerzeli olarak aynı zamanda Zonguldaklı da olduğumdan, burada Uzun Mehmet Dershanesi adı altında bir işyeri açmıştım, bu arada Uzun Mehmet kimdir diye incelediğimde, 1929 yılında Zonguldak İl Genel Meclisi kararı ile kömüre bir bulan aranıyor ve mitolojik kahraman olarak Uzun Mehmet’te karar kılıyorlar. Yani Hacıkadı Tavuğumuza da gayri resmi böyle isim oluşturulduğu ağır basmaktadır.

 

      Tarihi bilgilerden ve belgelerden anlaşılan Gerze’nin hep Sinope’nin gölgesinde kaldığı anlaşılmaktadır. Zira Sinop’un da şehir olarak fazla kalabalık olamadığı görülmektedir. Tabi Sinop fazla büyümeyince yakınında büyük bir kasabaya da gerek kalmamaktadır.

     Şimdilik incelemelerimin bu kadarlık bölümünü küçük yorumlarla sizlerle paylaşmış oldum. Esen kalın.

29.07.2013

Hasan Vehbi Ersoy

Kaynaklar :

Erhan Afyoncu (Habertürk)

A.S. Bilgili (I. Ahmet Devri Deniz Muharebeleri)

Tarih-i Naima Cilt II S. 118)

Hammer ( Osmanlı Tarihi)

Skylex Coğrafya Kitabı

Kepeci-Mevkufat 2585,41

Özhan Öztürk, Pontus 309

Not: Diş hekimi-tarihçi sayın Özhan Öztürk’e katkılarından dolayı şükranlarımı sunarım.

YORUM EKLE
YORUMLAR
Göbeğini Kaşıyan Adam!
Göbeğini Kaşıyan Adam! - 11 yıl Önce

sayın h.v.ersoy,
tarihi araştırmalarınızın bir sonraki etabında gerzemizin en önemli kültür mirası olarak kabul edilen yakup ağa konağı ve konağa adını veren tarihi şahsiyet yakup ağa hakkında araştırmalar yaparak, bunun üzerine bir makale yayınlamanızın gerzemiz adına çok önemli katkı oluşturacağını düşünmekteyim.

syg,
gka

GERZELİ DEĞİL
GERZELİ DEĞİL - 11 yıl Önce

hasan bey sanırım bir daha ki makalesinde sinop un gölgesinde kalan gerzenin gereksizliğine bağlayacak sonra gene buradan kavga edeceğiz hasan bey dalgaya vuracak vs...vs...vs...gka arkadaşım konuyu genişletme çabanda takdire şayan pas iyi ama bakalım orayamı burayamı bağlıyacak hasan bey...
saygılarımla

Mehmet Kasım
Mehmet Kasım - 11 yıl Önce

kazakalrın gerzede saldırdıkları sahil köyleri arasında yaykıl varmıydı? sivas'tan yerleştirilenler yaykıl'a da yerleştirilmişmiydi? sivasın hangi yöresinden ve hangi boylardan geldiler?

gerzeli
gerzeli - 10 yıl Önce

sen işini yap kardeşim bilmediğin konularda ahkam kesme.kimmin tarafından yazıldığı belli olan üç beş kitaptan alıntılar yapıp tarihçi olunmaz.ayrıca geçmişinle çelişiyorsun.

hasan vehbi ersoy
hasan vehbi ersoy - 10 yıl Önce

'gerzeli'rumuzlu,benim adım hasan vehbi ersoy,şaklabanlık zamanlarından kalmasın herhalde,bu yorumu yüreğin varsa yüzüme söylersin,geçmişin kitaplarına yorum yapılmaz ise,senin ataların ve sen gibi toplum yetişir ancak,pontus kitabının yazarı benden 10 yaş küçük diş doktoru olup halen istanbul'da doktorluk papmaktadır,tabii ki sen bunları anlayamazsın,ayrıca benim tarih bilgimi sen kavrayacak düzüyde de olmadığın anlaşılıyor,gerze senin adamların bolca bulunduğu bir kent.ayrıca geçmişinle çelişiyorsun hakaret vari terbiyesizliği de anlayabilmiş değilim,bak ben ortadayım,sen saklanıyorsun küçük adam.

HÜSEYİN  BODUR
HÜSEYİN BODUR - 9 yıl Önce

hasan kardeşi̇m yazinizi okudum..çok teşekkür edi̇yorum..gerçektende bi̇r zaman harcadiğin aşi̇kar..elleri̇ne,kalemi̇ne, yüreği̇ne sağlik di̇yoruum...adini ve soyadini beli̇rtemi̇yecek kadar aci̇z ve zavlli olanlarin yorumlarina kafanida takma,klakakklede alma deri̇m....sevgii̇yle kal, güzel adam, güzel hemşehri̇m....gözleri̇nden öpüyorum.....başarilarin dai̇m olsun di̇yorum...