Hat Sanatı'nın Doğuşu

              Hat sanatı'nın kökeni, Ürdün'ün batısı ile Lut gölü arasında MÖ VI. yy'da yaşamış Sami asıllı Nabatilerin yazisına dayanır. Nabati yazısı MS IV. ve V. yy'da Arap yazısını anımsatan şekillere dönüşerek daha sonra ticari ilişkiler ve seyahatler sayesinde bütün Arap yarımadasına yayılmıştır. Önceleri papirus gibi yumuşak zeminlere, taş üzerine sert ve köşeli yazılmıştır. Hz. Ömer zamanında Küfe'de kurulan bir Hat okulu sayesinde Küfe ismine izafen 'küfig' adıyla yaygınlaşarak Medine'de yazılan yazılara 'medeni', Mekke'de yazılanlara 'mekki', Basra'da yazılanlara 'basri' yazı denilmeye başlandı.

             661-750 Emeviler döneminde İslam devletinin sınırları Türkistan'dan Endülüs'e kadar genişlediği için yazılanlara 'İslam yazısı' adı verildi. Emevilerin son zamanına doğru Kutbe el-Muharrir adındaki hattat küfi yazıya yeni bir karakter kazandırmış ve bu yazıdan dört çeşit yazı getirmiştir. Mamafih Abbasiler devrinde hattat vezir İbni Mukle , noktayı ölçü kabul ederek yazıyı nokta sistemine göre kurallara başlamıştır. Altı çeşir yazı manasına gelen ''aklamı sitte'' veya ''şeş kalem'' küfi yazının değiştirilmesiyle İbni Mukle tarafından gerçekleştirilmiştir. Aklamı sitte şu yazılardan oluşur 'muhakkak, reyhani, sülüs, nesih, tevki, rika' dır.

            Hat, Arapça çizgi demektir. Türkler müslüman olduktan ve Arap alfabesini benimsedikten sonra uzun bir süre sonra hat sanatına ilgi duymuşlardır. Hatta ki Bağdatlı İbni Bevvab'ın daha da geliştirdiği aklamı sitte, Bevvab'dan iki yüzyıl sonra, son Abbasi halifesinin Türk asıllı saray hattatı Yakut el-Mustasımi tarafından güzelleştirilerek kuralları belirledikten sonra istikrar kazanmıştır.  1258 senesinde Abbasilerin dağılmasıyla hat sanatı Türklerin ve İranlıların elinde geliştirilerek Osmanlılar da Şeyh Hamdullahın teşviğiyle hat sanatı daha yumuşatılarak üslup ve anlayışı benimsenmiştir. (1429-1520)

[email protected]                                       

Araştırmacı Yazar

Volkan Yaşar BERBER   

YORUM EKLE