KÖROLASIN-DEMİYORUM

        Dünyamız saatte 1669.7 Kilometre hızla dönerken, insanoğlunun tarım devrimini gerçekleştirmesiyle birlikte, ekonomi de sarı öküzün boynuzunda dönmeye başladı. Bu da toprak savaşlarına neden olmuştur o yıllarda.   
        Sanayi devriminin ardından ise, hammadde kaynakları savaşlarıyla kana bulandı dünya. Derken; daha çok tüketim ve daha çok üretim, buna paralel olarak, daha çok kar dürtüsü ile ulusal sınırlarına sığamayan sermayenin ülkesizleşerek ilkesizleştiği ve kar için her şeyin yapılabilirliğinin doğal sayılacağı bir dünyada yaşar olduk.
        Çalışanların alın terleri üzerine çökmenin kendilerine Tanrı tarafından verilmiş bir hak anlayışı içindeki sermayedarlar daha da bencilleşerek, bozulan ruh sağlığı etkisiyle enerji savaşlarını gündemde tutmaya başlamışlardır.         İçinde bulunduğumuz 21.inci yüzyıla da damgasını bu savaşlar vurmaktadır.
        Termik ve nükleer santralar ise, işin bir başka boyutunu oluşturmaktadır. Ölümcül çevre kirliliklerine ve hayatımızın her saniyesini tehdit eder olmalarına rağmen…
        1957 yılından günümüze kadar çeşitli ülkelerde yaklaşık olarak 8 nükleer kaza meydana gelmiş, dünya radyasyon bulutları altında kalakalmıştır. 6-7 sente mal olan elektrik üretiminin faturasını tüm insanlık ödemekte… Neden?
        Ülkemizde de sıtma nöbeti geçirir gibi santral krizine giren işbirlikçiler var. Onlar bu felaket odağına hangi duygular ve ruh halleri ile sarılmaktadırlar bilemiyoruz. Türkiye’yi dışa bağımlılıktan mı kurtarmaktalar? Yoksa bir kez daha emperyalizmin kucağına mı atmaktadırlar orası belirsiz. Mersin Akkuyu’da  ya da Sinop’da uranyum yatakları mı mevcut. Hayır… O zaman bu ısrar niye?
        Gerze İlçemiz’in Yaykıl  köyüne kurulmak istenilen termik santralın bizlere getirisi ne olacak? Kömürü Güney Afrika’dan, Rusya’dan satın alacaksın ve külünü, kimyasal atıklarını, asit yağmurlarını bizlere bırakıp üretilen elektriği de Trakya üzerinden Avrupa ülkelerine vereceksin… Bize kalacak olan çevresi kirletilmiş bir Sinop ile bir Gerze. Buna bağlı olarak da astımlı, kanserli, kalp rahatsızlıkları içinde bir toplum.
        Ülkemiz 1919’daki gibi yedi düvelin saldırısına uğrarsa, astımlı-kanserli “ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri,” mi denilecek? Ya da ülkesizlik ve ilkesizlik içinde bir davranış mı sergilememiz gerekecek. Bizler bunu asla yapamayız.
        Sayın termikçi şirketler, sizlerin gidebileceğiniz başka yurdunuz mu var yoksa? Ama bizlerin gidebilecek başka Türkiye’si, başka Sinop’umuz, başka Gerze’miz yoktur. Kör olasın- demiyorum, “kör olma da gör” bizi.
 
 
                                                                          Necmettin  ÇAKIR
 
YORUM EKLE
YORUMLAR
umut
umut - 13 yıl Önce

Yazınızdan ötürü sizi kutluyorum.Gerçeklerden kaçanlar ve gerçekleri görmek istemeyenler için güzel bir yazı olmuş.