Öğretmeni çocuklara, Kurtuluş Savaşıyla birlikte Atatürk'ü ve onun yaptıklarını da detaylı bir şekilde anlattıktan sonra, dersin sonunda da sormuş öğrencilerine:

"Çocuklar, Atatürk olmasaydı ve bu devrimleri yapmasaydı ne olurdu?" Parmak kaldıran Sercan Şensoy:

"Mahvolurduk öğretmenim," demiş. "Mahvolurduk."

Çükü Atatürk, kurtuluşu sağlayan bir aydınlanmanın önderiydi.

Ne var ki, dogmaların karanlığı, ön yargıların sisiyle bu ışığın karartılmaya çalışıldığını görmemek ise, hafızalardaki yerini aymazlık olarak alacaktır.  Bir başka deyişle,  Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna ait temel ilkeler ve halkımızın hak ettiği değerler olan cumhuriyet fidanlığına iyi gözle bakılmadığı, yani bu fidanlığa baltalarını bileyip gelenlerin niyetleri hiç de süt liman değildir.  Demokrasinin nimetlerinden istifade etmeye çalışarak onların nereye varmak istediklerini bilmek için müneccim olmaya gerek yoktur. Hedef belli zaten.

“Cumhuriyetçilik, halkçılık, laiklik, devrimcilik, milliyetçilik, devletçilik,” ilkeleri günümüzde neyi zora sokmakta ki? Şu an tehlikeli bir sürecin girdabına sokuluyoruz.

 Düşünülen rejim değişikli ile çağdaş medeniyetler seviyesini yakalamış ve toplumsal huzura kavuşmuş örnek ülkeler var mı? Bunları belirleyip göstermeden el acele hareketlerin nedenini anlamakta zorlanıyor insana. Yoksa yine mi bir kandırılma olayı var?

Yukarıda da belirtilen temel ilkeler doğrultusunda ve bizlere Atatürk’ün hak olarak  gördüğü Cumhuriyet ve parlamenter sisteme düşürülmek istenilen gölgenin ufkumuzu karartmaktan başka bir işe yaramayacağının bilinmesi gerek. Partili ve tek adamcılığın diktatörlüğe dönüşmeyeceğinin garantisi var mıdır?  Hem sonra, ülkeyi yönetecek tek adamdan başka adam doğurmayacak mı analar? Adam kıtlığı mı çekmekteyiz yoksa? Durum böyle giderse kul oluruz, mahvoluruz, mahvoluruz!…

Fatma Hatun Esen’in Edebiyat Nöbeti Dergisi Ocak-Şubat 2016 Sayısında yayınlanan şu dizeleriyle bitirelim isterseniz. “……../başınız göğe erdi mi bayım/bir dokunsam büyüklüğünüze/kaç çocuk ölüsü dökülür kim bilir”

Necmettin ÇAKIR