Osmanlı Da Dini Hoşgörü

             Osmanlı İmparatorluğu fethettiği yerleri zorlayarak dini, örfü, adetlerine karışarak baskı yapmaz ve varolan imtiyazlı vergileri uygulayarak gözetim ve koruma altına alırdı.  Yani Hıristiyan kilisesi bundan böyle İslam Devleti'ne bağlı kalarak belirli vergi ödeyecek bunun karşılığında, cemaati özgürlüğünü koruyacak, adetlerini ve yaşam tarzlarını güven altında sürdüreceklerdi. Hıristiyanlar bilhassa Arap İmparatorluklarında da patrikhanelere bağlı olarak yönetildikleri için yabancı kalmadıkları gibi Patrik aslen 10.000 Rum subayının zabiti (başı) manasında eskiden gelen bir mana idi. İstanbulda da aynı sistem uygulanarak Ortodoks Patrikhanesi, Asya ve Avrupa'da Müslüman yönetimi altındaki azınlıklarınsorumluluğunu taşıyarak fethe uğrayan bir ülkenin vatandaşları olarak, artık birinci sınıf olma ayrıcalığından ve tam siyasi haklardan yoksun kalacaklardı.

            Osmanlı Sultanlarının soyunun ecnebi ağırlıklı olduğu bilinmekle beraber Hak Din İslam'a bağlı ve imanlı idiler. Misalen, Sultan Murad'ın yarı sırp, yarı rum dul eşi olan üvey annesi Mara Hatun kocasının ölümünden sonra, bir aralık İmparator Konstantin'e eş olarak bile düşünülmüştü ki Fatih Sultan Mehmed Han'ın Annesi dolayısıyla yunan kökenli olduğu sahihdir.  İstanbul Patrikhanesine dahi Fatih'in bilahare ikna ederek 1454 Ocak ayında Gennadios Skolarios adındaki eski bir köleyi zekiliğinden dolayı seçerek Patrik taçı giydirildi. Fatih Sultan Mehmed yeni patriğe görevinin nişan ve giysilerini, kendi eliyle verdi ve onu şu sözlerle onurlandırdı; ''Yeni görevinde talihin açık olsun. Dostluğumuza güven; senden önce bütün patriklerin ayrıcalıklarına sahip olacaksın.'' Buna göre yeni patrik, Doğu Roma (Bizans) halkının, yani bütün rum milletinin mutlak lideriydi. Törenlerde üç tuğralı paşalar düzeyinde yer alacak, kendi sivil mahkemelerini ve Fener semtinde kendi hapishanelerini kurabilecekti. Fatih Sultan Mehmed Han'ın gözettiği Kutsal Havariyun da patrik'in taç giyme ve tahta çıkma töreni yapıldı.

              Osmanlı İmparatorluğu fethettiği yerlere yeni hayatlar sunarak insanlara İslam'ın uhreviyetini ulaştırarak baskı ve zulüm altında kalmaksızın azınlıkların müslümanlığı benimsemeleri sağlanagelmiştir. Merkezi otoritenin gayretleriyle azınlıkların imtiyazlı olarak hususi ticaret, denizcilik, eğitim de birçok imkanlar sağlanarak insanların hatta kendi istekleriyle akın akın Osmanlıya sığındıkları sahih kaynaklarca sabittir. Osmanlı Sultanlarının fethetmeye giderken ''Esirler ve hazineler askerlerin, binalar askerlerin'' fermanıyla hareket ederek usulsuzlukler anında cezalandırılmaktaydı. Hadise var ki, Fatih, İstanbul' u fethederek, doğrudan Ayasofya'ya giderek bir avuç toprağı başından aşağı Allah'a şükredek dökerken ansızın bir Türk askerinin mermer döşemeyi tahrip ederken görmesiyle, kendi kılıcıyla infaz ettiğidir. Osmanlı ''İnsanı yaşat ki Devlet yaşasın'' ilkesiyle daima hareket ederek gönülleri fethetmiştir.

[email protected]  

Araştırmacı Yazar

Volkan Yaşar BERBER

YORUM EKLE