Bir ülkede yüksek teknolojiler yaratılıyor ve kullanılıyor ise, o ülke ekonomik kalkınmayı yakalamış demektir. Bu durum sanayiden tarıma ve hizmet sektörlerinin tamamı için de geçerli bir kural olup, gelişmişlik, toplumun bütün kesimlerine yansıtılmaktadır. Çünkü ekonomisi gelişmiş ülke, anlamını ancak böyle bulabilir.

  Türkiye’de, var olan ekonomik gelişmelerden toplumun bütün kesimlerinin yararlandığını söyleyemeyiz. Ülkemizde çalışanların büyük çoğunluğunun ekonomik kalkınmadan paylarına düşen, asgari ücret artı sigortadır. Eğer daha iyi bir yaşam standardı ve daha iyi bir ücretle iş aranacaksa, ona da çarpık siyasal yapının politikacılarına boyun bükerek sahip olunmaktadır. Şayet müteşebbis pozisyonunda iseniz, iktidardaki politikacılarla işbirliği yapmak zorunda kalınarak, kaynakların en yüksek kâr amacı doğrultusunda kullandırılmasına ve bu kaynakların verimsiz alanlarda istihdamına göz yumulurken, yandaş zengin etmek ekonomik gelişmeymiş gibi gösterilmektedir. Daha doğrusu, ekonomik kalkınmadan toplumun bütün kesimlerinin faydalanması gerekirken,  yandaşların pastadaki en büyük dilimi götürdüklerini görmekteyiz.  Kaynaklar çoğu zaman yanlış yatırımlarla, ama lüks tüketimlerle buhar olup gitmektedir. İşte, bunun adı “rant ekonomisidir.”

  Ne yazık ki, kalkınmakta olan ülkemizde durum böyle olduğu içindir ki, rahmetli o siyaset adamı hocamızın kürsülerden işaret parmağını sallaya, sallaya “sizi gidi rantiyeciler sizi,” diyerek anlatmak istediği buymuş meğer. Sayın hocamızın o sesi kulaklarımdan silinmedi bir türlü. Halen, “Sizi gidi rantiyeciler siziii,” dediğini duyar gibiyim.

                         Necmettin ÇAKIR