Türkiye İran Olabilir Mi?

Değerli Gerze Gündem Haber Okurlarım; böyle bir başlık altına topladığım İranlı bir gazeteci-yazar olan " Beham Nirumad'ın " İran Devriminde yaşadığı olayları O'nun ağzında yazmaya çalışıyorum. Düşünmenizi ve yorum yapmanızı sizlere bırakıyorum!

" Behram Nirumad, Şah'ın devrilmesinde aktif rol oynayanlardanım diyor! Aynı zamanda mollaların, demokrasi ve özgürlük getireceğine inanan milyonlarca solcu, demokrat, liberal ve milliyetçi insandan biriydim.

Evet Humeyni yeryüzünde cenneti vaat etti bize." Demokrasi gelecek, kimse fikirleri ve siyasal görüşleri yüzünden tutuklanmayacak, işkence yapılmayacak, kadınlara eşit haklar verilecek, giyim serbest olacaktı!"

Şah'ı devirdikten sonra mollaların camiye geri döneceklerinden emindik! Devleti yönetecek durumda olduklarına inanmıyorduk!

Yanıldık! Kitaplardan ezberlediğimiz cümleleri, içi boş kavramları bir birimize söyleyip duruyorduk!

Olayları önemseyip üzerinde yeterince durmadık!

Her şey 14 Ocak 1979 tarihinde değişti. Şah İran'ı terk etti. Ardından İran tarihinin en büyük yürüyüşü Tahran da yapıldı. Sansür, yasak yoktu. İstediğimiz gibi slogan atıp bağırıyorduk!

Fakat mitingde ilk dikkatimi çeken, kim liberal Musaddık ya da Soku şehitlerinin resimlerini taşıyor ise mollalarca dövülüyordu!

Bu olayların üzerinde pek durmadık! " Hele bir kurtlarını döksünler, sonra sakinleşirler!" diye düşündük!

Ertesi gün gazetede bir hırsızın genç mollalar tarafından yakalanıp, adına "İslam mahkemesi" denilen bir mahalli heyet tarafından 35 kamçı cezasına çarptırıldığı haberini okuduk!

Bu haberi de ciddiye yine almadık; " Üç beş sapsızın işi" dedik. Bu arada bira-şarap fabrikalarının yıkılması, sinemaların tahrip edilip filmlerin sokaklara atılması gibi olayların üzerinde hiç durmadık! " Ufak tefek şeylerin" toplumun demokrasi ve ulusal bağımsızlık yolundaki çabalarını etkilemesini istemiyorduk!

Biz bunları söylerken, mollalar tarafından, kadın ve erkeklerin yan yana yüzemeyecekleri; okullarda aynı sınıflarda olamayacakları, birlikte spor yapamayacakları gibi gerici kararlar ardı ardına alınmaya başlandı!

" Müslüman kadınların yanında orospuların yeri yoktur!" denilerek kadınlara örtüne zorunluluğu getirildi. Özellikle üniversitelerde bu yüzden çatışmalar çıktı!

" Bu çatışmalardan rahatsız olduk; kadın sorununun güncelleşip ön plana geçmesini istemiyorduk!" " Asıl mücadele emperyalizme ve kapitalizme karşı verilmelidir!" diyorduk. Kadın sorunu bize göre bir yan çelişkiydi, ana çelişki sömürüydü. Kadının giyim sorunu, emperyalizme karşı verilen mücadeleyi baltalamamalıydı!

Peçesiz, başörtüsüz, sokağa çıkan kadınlar artık açıkça, gözümüzün önünde dövülüyordu. Bazı kadınların yüzüne kezzap atılıyordu!

Biz ise hala büyük laflar ediyorduk; bu tür olayları devrimin kaçınılmaz sancıları olarak görüp umursamıyorduk! "İttifak", " Eylem Birliği" gibi terimlerin peşinden koşup duruyorduk.

Geçiş Sancıları Sandık! Ne yazık ki yanıldık!

Humeyni, "Bütün sorunlarımızın sebebi, cemiyetimizdeki ahlaksızlıklardır. Bunların kökünü kazımalıyız!" diyor; genç mollalar terör estiriyordu. Kitapevleri yağmalanıyor, gazete bayileri ateşe veriliyordu!

Şiraz'da "İslam Mahkemesi" eşcinsel ve fahişe olduğu gerekçesiyle dört kişiyi idam ediyordu. Benzer olay Tahran'da da gerçekleşiyor, üç fahişe ve üç eşcinsel kurşuna diziliyordu!

Sesleri ve görüntüleriyle erkekleri tahrik ettikleri için kadın spikerler televizyonlardan kovuluyor; uyuşturucu olarak görülen müzik yasaklanıyordu. Alkol içen, kırbaç cezasına çarptırılıyordu!

" Şimdi düşünüyorum da, insan zamanla her türlü aşağılanmaya alışıyor galiba! Sanki hiç birini görmüyorduk; basmakalıp analizlerimizin doğru olduğuna o kadar inanıyorduk ki!"

 " Oysa toplum hızla dincileştiriliyordu. Alınan her kararda " Tamam bu sonuncusu " diyorduk. Ama ne yazık ki arkası hep geliyordu."

Kızların evlenme yaşı 18'den, 13'e düşürüldü. Parfüm, ruj, saç boyası, mücevher gibi kadın malzemelerinin yurda girişi yasaklandı. kadın çamaşırı satan mağazaların vitrinlerine sutyen, kombinezon vs. koymasına bile izin verilmiyordu!"

Kamu dairelerinde kadın memurlara tesettüre girme emri çıkarıldı! Aslında birçok aydın kadının üye olduğu kadın dernekleri vardı. Onlar kendi küçük çevrelerinde " Hamilelik, tatilinin uzatılması" Eşit işe eşit ücret" gibi talepleri tartışıyorlardı!

" Biz ülke aydınları hep aynı düşüncedeydik, Demokrasi ve özgürlüğe geçiş sancılarıydı bu tür olaylar! Diyor, bu nedenle hiç abartmaya gerek yok diyorduk!

" Hepimiz "Ana çelişki" üzerinde duruyorduk; Neydi bu: öncelikle Dışa bağımlılık ve ekonomik krizden kurtulmalıydık!"

Ülkede REFERANDUM OYUNU:

"Üç ay önce Humeyni, Paris'te komünistler de dahil olmak üzere her görüşün rahatça örgütleneceğini bir Demokrasiden, Özgürlükten bahsederken, şimdi tüm solcu, milliyetçi ve liberalleri İslam düşmanı ilan etmişti!"

"Bu sözler üzerine ilk protestomuzu yaptık. Mitingimize bir milyonu aşkın insan geldi!" Mollaların en iyi stratejileriydi; İşlerine gelmediği zaman hemen gündemi değiştiriyorlardı! İşte bu nedenle de Referandum meselesini gündeme getirdiler! Halka soracaklardı!

 "İslam Cumhuriyetini İstiyor musunuz, istemiyor musunuz?"

"Kuşkusuz bu bir oyundu" Halkın yüzde 65'i okur yazar olmadığı bir ülkede kim ne anlardı Cumhuriyetten ?"

" Yapılan propaganda belliydi! Dediler ki: " İslam'a evet mi, hayır mı diyorsunuz?"

" Biz bu oyunu biliyorduk ama şöyle düşünüyorduk: "Önemli olan Cumhuriyettir; Serbest Seçimlerdir; Demokratik Haklardır, Özgürlüklerdir! İslam Cumhuriyeti bunu sağlayacaksa neden karşı çıkalım ki?"

Ancak bazı küçük kesimler bu oyuna gelmemek için Referandumu boykot ettiler!

İran'da referandum sonucu " Evet " diyen 20 milyon,  "Hayır" diyen sadece 140 bin kişi idi!

(Bizde de biliyorsunuz ki, 12 Eylül Anayasa halk oylaması yüze doksan iki ile sonuçlanmıştı!) Çok mu mükemmel Anayasa idi? Halkımız bu anayasa hakkında ne biliyordu ki? Koşarak evet oyu verdi!" Korkudan değil mi?"

İran da ise mollalar bu referandum sonucunu çok iyi kullandılar. Güya tüm ülke yaptıklarını onaylıyordu! Artık televizyondan sonra basın da ellerine geçmişti. Sanki tüm muhalifleri 140 bin kişi gibi gösterdiler! Halbuki o yirmi milyon içinde çok  muhalifler de vardı!

" Ama artık muhaliflerin sesi çıkmaz oldu! Çıkmasına da hiç izin vermiyorlardı!"

Halkı Anlayamadık!

 Mollalar güçlendikçe saldırganlaştılar!

Örneğin: tirajı bir milyon olan liberal " Ayendegan" gazetesini kapattırdılar. Sıra sonra " Keyhan" gazetesine geldi. Muhalif yazarların işten çıkarılmasını sağladılar!

" Tüm bu olanların protesto etmek için mitingler düzenlemeye başladık. Ama iş işten geçmişti artık! İnsanlar yıkılmıştı, korkuyordu!"

"Bizler Özgürlük, Demokrasi ve bağımsızlık için ayaklanan halkın, bu kadar kısa sürede değişeceğini düşünmemiştik!

 "Sanmıştık ki, mollaların gerici yasalarına- kurallarına halk karşı çıkacak. Halbuki tersi oldu! Mollalar yasak, sansür getirdikçe arkalarından gidenlerin sayısı arttı!

Örtünmek İran da moda oldu!

Tüm bunlara  " Gelip geçici bir fırtına " diye bakmak ne büyük yanılgıydı! İranlı yazar yazısını bu cümle ile tamamlamış oluyor!

 İşte İran da yaşanılan, Şah'ın yıkılışı ve Mollaların iktidara gelişinin kısa ama gerçek hikayesi!

Bizim ülkemiz, İran'a benzer mi? Yada İran'da ki olaylara benzer olaylar ülkemizde yaşar mıyız? Pek sanmıyorum!

Ama başka tehlikeler var mı? Var! Başta ülkemize gelen Suriyeliler! Kim bunlar? Ne istiyorlar? Neden ülkelerini terk ediyorlar! Bunlarda vatan sevgileri zerre kadar yok!

Gelenlerin içinde kim bilir hangi terör örgütleri sığınmıştır!

Ülkemizde ise, Emperyalist ülkelerin beslemesi ve yönlendirmesi ile halkı kandırıp dini duygularını sömüren tarikatlar ve cemaatler yerden ot biter gibi çoğalmakta!

Bunlar indirilmiş din adına değil de uydurulmuş din adına konuşan vaaz veren şarlatanlardır! Türk tarihimizi incelediğinizde bu tarikatların Türklerin kumuş olduğu devletleri önce bölmüşler, insanları bir birlerine düşürüp devletleri yıkmışlardır! Bunların yani tarikatların bir çoğu günümüzde, ABD ve Bilhassa İngiliz emperyalist devletlerinin hizmetindedirler! Görevleri onların ideolojilerine hizmet etmektedir! Uydurdukları dinle insanları sömürüp kandırmaktadırlar!

Fetö, ABD'nin hizmetkarı değil mi? Yaptıkları ve yapacakları ortada! Diğer tarikatların da Fetö den farkları yoktur! Bunlar ne İslam ne de Müslüman'dırlar!

Yaşadıkları ortamlarda, ne adalet, ne emanet, ne liyakat, ne maslahat, ne de meşveret vardır! Uydurdukları din adına insanların sömürürler, yalan yanlış uydurdukları hadislerle kandırırlar, inandırırlar!

Bunlarda, ahlak, vicdan, doğruluk ve insan sevgisi hiç aramayın; çünkü,  arasanız da bulamazsınız! Bunların tanrıları Emperyalist ülkeler, peygamberleri paradır!

Sevgiyle kalın...

Ali Vacit TOKMAK

YORUM EKLE