Birlikten Kuvvet Doğar

Türk Eğitim-Sen ve Eğitim-Sen el ele verdiler.

Birlikten Kuvvet Doğar

27 Şubat 2014 Çarşamba günü saat 12 30 da Gerze Cumhuriyet Meydanında yapılan basın açıklamasına Gerze Belediye Başkanı Osman Belovacıklı, CHP İlçe Başkanı İlknur Kara, Türk Eğitim-Sen ve Eğitim-sen üyeleri katıldı. Her İki sendikanın basın açıklamaları:

           Türk Eğitim-Sen basın açıklamasıdır.   

 “Hükümetin TBMM’ye sevk ettiği ve kamuoyunda “MEB Yasa Tasarısı” diye bilinen, Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBA’dır. Emniyet ve yargıdan sonra milli eğitime de el atan iktidar, çatlak ses çıkmaması için her türlü gayreti göstermektedir. Paydaşlarla hiçbir istişare yapılmadan, ‘ben yaptım, oldu’ anlayışıyla hazırlanan, siyasallaşmanın önünü açan, kadrolaşmayı eğitimin her hücresine yerleştiren ve tam bir ucube olan bu yasa tasarısı önümüzdeki günlerde eğitim hayatımızı yangın yerine çevirecektir.

        Hükümet-cemaat kavgasına eğitimi de alet eden zihniyet,        söz konusu yasa tasarısında; hem eğitimimizi temellerinden sarsacak hem de öğretmenlerimizi, okul yöneticilerimizi mağdur edecek düzenlemeler yapmaktadır.

        Bu yasa tasarısında en tehlikeli hususlardan birisi 4 yıl ve üzeri sürelerle okul müdürü, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı olanların, bu görevlerinin sona erecek olmasıdır. Bundan sonra okul yöneticileri İl Milli Eğitim Müdürü ve Vali oluru ile okul müdürü, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı olacaktır. Kanunun yayınlanmasıyla birlikte mevcut okul yöneticilerinden 4 yılını dolduranların görevleri sona erdirilecek; bu kişiler öğretmenliğe dönecek ya da tekrar görevlendirilirlerse görevlerine devam edeceklerdir. Okul yöneticilerinin bir 4 yıl daha bu görevlerine devam etmelerine ise İl Milli Eğitim Müdürü ve Vali karar verecektir.  

        Özellikle son yıllarda İl Milli Eğitim Müdürlerinin ve Valilerin hükümetten bağımsız hareket edemedikleri dikkate alındığında, kimlerin okul yöneticiliğine devam edeceğine karar verecek olan aslında hükümetin kendisidir.   

        Anlaşılan kendi kadrolarını oluşturmak için okul müdürlerine sözlü sınav getirmek yeterli olmadı ki, Hükümet bu kez de hiçbir kıstas getirmeden istediği kişileri doğrudan okul müdürü, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcısı olarak atamayı arzulamaktadır. Zira MEB’in yakın zamanda yaptığı fişlemeler düşünüldüğünde; kimlerin yandaş, sırdaş olduğu iktidar için üç bilinmeyenli denklem değildir.

        Hükümet, eski kadroları tasfiye etmenin yolunu 4 yılı sona erenleri görevlerinden almakla bulmuştur. Kısacası İKTİDAR KENDİ DEVLETİNİ KURACAK, yandaşlarını, torpilli olanları, emir kullarını okul yöneticisi yapacak; diğerlerini ise ekarte edecektir. İKTİDAR tıpkı emniyet ve yargıda olduğu gibi, eğitimde de kendi adamlarını kilit noktalara getirme hevesindedir. Eğitimde liyakatli, becerikli, ehil okul yöneticileri, yerini iktidarın her emrini yerine getiren beceriksiz, bilgisiz, ehliyetsiz kişilere bırakabilmektedir. Üstelik bu durum 110 bin civarındaki okul yöneticisini etkileyecektir.

 Şimdi buradan soruyoruz:

        Bu ne Zalimliktir ki, 110 bin okul yöneticisinin sosyal statüsünü ve dişiyle, tırnağı ile hak ettiği bu makamları bir kalemde elinden alıyorsunuz?

        Bu nasıl bir eğitim anlayışıdır ki, milli eğitimde YANDAŞ İMPARATORLUĞU kurmaya yelteniyorsunuz?

        Bu iktidar, yanlışlarını yüzüne vuran, her dediğini kabul etmeyen, sorgulayan, biat etmeyen kişilere tahammül edememektedir. 

        Öte yandan bu tasarıda dikkat çeken bir başka husus, MEB merkez teşkilatının hallaç pamuğu gibi dağıtılmasıdır. MEB merkez teşkilatında, Müsteşar dışındaki tüm üst düzey yöneticilerin görevleri sona erecek ve bu kişilerin büyük bir kısmı havuza alınacaktır. Bilindiği gibi bundan iki yıl önce eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, MEB Teşkilatı Kanunu’nu değiştirmiş, 600 civarında yöneticiyi havuza atmış, görevden alınanların yerine kendi adamlarını getirmişti. Bu yaşananlardan iki yıl sonra MEB Merkez Teşkilatında üst düzey yöneticilerin görevlerinin sona erecek olması son derece manidardır. Zira iktidar aynı iktidardır; sadece Bakan değişmiştir. Durum böyle olunca “İki yılda değişen ne oldu?” sorusu akıllara gelmektedir. MEB Merkez Teşkilatının bir kez daha alt üst edilmesi çok mantıksızdır, dolayısıyla bunun gerekçeleri kamuoyuna açıklanmalıdır. Keyfi bir şekilde görevden alınacak üst düzey yöneticilerin kazanılmış haklarının ne olacağı da soru işaretidir. Bunun yanı sıra kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte tüm il milli eğitim müdürlerinin de görevleri sona erecektir.

         Şunu da belirtmeliyiz ki; MEB bu kadar zengin midir ki, iki yılda bir üst düzey yöneticileri görevlerinden alarak, onlara adeta boş oturmaları için para vermektedir. Şayet iktidarın kasası böylesine dolu ise, bu paralar öğretmen atamaları, okulların fiziki alt yapı ya da personel ihtiyaçları için kullanılabilir. Ayrıca üst düzey isimler görevden alınarak MEB’in hafızası silinmekte, bunca tecrübe, birikim çöpe atılmakta; devlette süreklilik ilkesi zedelenmektedir. Okul yöneticilerinin ve MEB Merkez Teşkilatının adeta darmaduman edilmesi MEB’e sayısız dava açılmasına da yol açacaktır. MEB bu kadar dava ile nasıl uğraşacaktır?

        Bu tasarıda kabul edemeyeceğimiz hususlardan birisi de, aday öğretmenlerin stajyerliklerinin kaldırılması süreci ile ilgilidir. Tasarıya göre öğretmen olanlar, en az bir yıl çalışmalarının ardından adaylık döneminde performans değerlendirmesine göre başarılı olmuşlarsa, yazılı ya da sözlü sınava girmeye hak kazanacaktır. Performans değerlendirmesinin kriterleri ise belli değildir. Öğretmenlerin performansını kim, neye göre değerlendirecektir?

        Sınavda başarılı olanların stajyerlikleri kaldırılacak; başarılı olamayanların ise stajyerlikleri kaldırılmayarak, bu öğretmenler bir yıl süreyle daha başka bir il ya da ilçeye atanacaklardır. Sınavda başarı sağlayamadığı için başka bir il ya da ilçeye atanan öğretmenler, ikinci yılda da yine performans değerlendirmesine tabi tutulacaklar, performans değerlendirmesinde başarılı olursa yeniden yazılı ya da sözlü sınava tabi tutulacaktır.

Stajyer öğretmen, iki yıl sonunda sınavda tekrar başarısız olursa bu kez meslekle ilişiği kesilecektir. Bu nasıl bir şeydir? Eğitim fakültelerini bitiren, KPSS puanı ile öğretmen olmaya hak kazanan bu gençlerimize nasıl bir eziyet yaşatılmak istenmektedir? Sözlü sınav neyin nesidir? Bu ülkede sözlü sınavın adam kayırma ve torpil olduğunu bilmeyen var mıdır? Kısacası bu tasarı ile iktidar, kendisi gibi düşünmeyenleri öğretmen olarak dahi istihdam etmemeye ant içmiştir.

        Çok açıktır ki İKTİDAR; İDEOLOJİSİNE, SİYASİ GÖRÜŞÜNE UYGUN OLAN, YAPTIKLARI HER ŞEYİ ALKIŞLAYAN ÖĞRETMENLERİ MEB’E YERLEŞTİRECEK VE İKTİDARA BİAT EDEN ÖĞRETMEN ORDUSU EĞİTİM CAMİASINDA VÜCUT BULACAKTIR. İKTİDARIN ÖĞRETMEN ATAMALARINDA MASA BAŞI İLİŞKİLERİ, İDEOLOJİK GÖRÜŞÜ, SİYASİ YANDAŞLIĞI MEB’İN TÜM KADEMELERİNE YERLEŞTİRMEKTE KARARLIDIR. İKTİDAR, ÖĞRETMENLERİN İŞ GÜVENCESİNİ BU ŞEKİLDE ELLERİNDEN ALMAK İSTEMEKTEDİR.

        Tasarıda yine sendikamız tarafından asla kabul görmeyecek hususlardan bir diğeri, 6 yılını dolduran dershane öğretmenlerinin KPSS’ye girmeden, sözlü sınavla Milli Eğitim Bakanlığı kadrosuna alınmasıdır. Bu durum, ataması yapılmayan 350 bin öğretmenimize büyük bir haksızlıktır.

        Öğretmenler yıllarca emek vererek, alın teri dökerek KPSS’ye hazırlanmaktadır. Ataması yapılmayan öğretmenlerimiz ellerinde diplomalarıyla işsiz gezmekte, kahvehane köşelerinde gençliklerini çürütmekte ya da ataması yapılmadığı için bunalıma girerek, canına kıymaktadır. Tüm bu yaşananlar Türkiye’nin acı bir gerçeği iken, dershane öğretmenlerinin KPSS’ye girmeden sadece sözlü sınavla MEB kadrosuna alınması asla kabul edilemez. BUNUN ADI ‘HAK YEMEK’TİR. Adında adalet olan bir iktidarın böylesine adaletsiz uygulamalara imza atması eşi benzeri görülmemiş bir durumdur.    Üstelik sözlü sınavda kimlerin başarılı olacağı şimdiden bellidir. İktidar ‘beğendiğini’ MEB kadrosuna alacak, beğenmediğinin yüzüne kapıyı kapatacaktır. Yani MEB’e kadrolu öğretmen olarak alınmanın kuralı ‘yandaşlık’ olacaktır.

        Öte yandan yasa tasarısında Talim Terbiye Kurulu’nun yetkileri sınırlandırılmakta, TTK sadece bir danışma kurulu haline dönüştürülmektedir. Bundan sonra TTK’da TEK ADAM dönemi başlayacaktır. Yetkili kişi ya Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı ya da MEB Müsteşarı Yusuf Tekin olacaktır. Ne yazık ki MEB, kendi getirdiği insanların yetki kullanmasından rahatsızdır. Yanlış kararlara itiraz edebilen, özerk sayılabilecek yapıdaki TTK, bu tasarının yasalaşması ile birlikte tamamen Bakana ya da Müsteşara bağlı ve siyasallaşmış bir kurum haline gelecektir. TTK’da artık tüm yetkiler tek bir kişide toplanacak; başka hiç kimse söz sahibi olamayacaktır.   

        Tasarıda Bakanlık müfettişleri ilköğretim müfettişleri ile birleştirilmektedir. Yani Bakanlık müfettişleri İl Milli Eğitim Müdürlüklerinin emrine verilecektir. Bu da Bakanlık müfettişlerinin özlük hakları itibariyle farklı statülerde görevlerini sürdürmeleri ve haklarının budandığı anlamına gelmektedir. Şunu da sormak gerekmektedir: Bakanlık müfettişleri İl Milli Eğitim Müdürlüklerinde görevlendirilecekse, MEB’i kim denetleyecektir? Bu da ayrı bir muammadır.

 Bu düzenleme hem Bakanlık müfettişlerini hem de ilköğretim müfettişlerini rahatsız etmektedir. İlköğretim müfettişlerinin talepleri tamamen göz ardı edilirken, Bakanlık müfettişlerinin kazanılmış hakları da ellerinden alınmak istenmektedir.

        Dershanelerin kapatılması ile ilgili de net olarak şunu söyleyebiliriz ki; eğitimimiz ve öğrencilerimiz ne yazık ki Hükümetin inadına kurban edilmektedir. Dershanelerin kağıt üzerinde kapatılması demek, fiili olarak kapatılacağı anlamına gelmemektedir. Sınav ve yarış olduğu müddetçe dershaneler bu kez illegal olarak faaliyetlerine devam edecektir. Ayrıca dershanelerin özel okullara dönüştürülmesi ile ilgili ciddi sıkıntılar da olacaktır. Şu anda bile özel okulların doluluk oranı yüzde 40’dır. Hükümet, özel okullara öğrenci akışı sağlanması için teşvik verecektir. Ancak bugün özel okul ücretlerinin en az 10 bin TL olduğu düşünüldüğünde, hükümetin yapacağı destek kime, ne fayda sağlayacaktır? Asgari ücretli, memur, esnaf, çiftçi yine çocuğunu özel okula gönderemeyecek, dolayısıyla Hükümetin desteği sadece maddi durumu iyi olan ailelerin çocuklarına fayda sağlayacaktır. Üstelik devletin bu kadar çok parası var ise; neden kendi okullarının ihtiyaçlarını karşılamak için bunu kullanmamaktadır? Kömürle hatta tezekle ısınan okullarımız vardır. Camı, masası, sandalyesi kırık, boyası, badanası yapılmayan okullarımız vardır. Spor salonu, laboratuvarı, bilgisayarı olmayan okullarımız vardır. Hizmetli personeli olmayan okullarımız vardır. Devlet neden kendi okullarına üvey evlat muamelesi yapmaktadır?  

        Bu minvalde Türk Eğitim-Sen olarak bu tasarının yasalaşmaması için her türlü gayreti sarf edeceğiz. İl/İlçe Milli Eğitim Müdürlüklerinde yaptığımız eylemlerle, siyasi partileri ziyaretlerimizle kamuoyu oluşturacağız ve tüm benliğimizle tasarıya karşı duracağız. Şayet bu tasarı geri çekilmezse teşkilatlarımızla, üyelerimizle ve tasarıdan canı yanan herkesle birlikte Ankara’da on binlerce kişinin katılacağı büyük bir miting yapacağız.

        Dolayısıyla buradan iktidarı ve MEB’i bir kez daha uyarıyoruz: YANDAŞLIK KOKAN, MEB’İ SİYASALLAŞTIRAN, TEK ADAM DÖNEMİ BAŞLATAN, KENDİNDEN OLMAYANA HAYAT HAKKI TANIMAYAN, YANLIŞLIKLARA ‘DUR’ DİYENLERİN KAFASINA TOKMAKLA VURAN, İKTİDARIN HER SÖYLEDİĞİNİ EMİR TELAKKİ EDENLERİ MAKAMLARA GETİREBİLECEK BU YASA TASLAĞI DERHAL GERİ ÇEKİLMELİDİR.

         EĞİTİMİ KAOSA SÜRÜKLEYECEK VE BÜYÜK DEPREMLERE YOL AÇACAK OLAN BU TASARI ASLA KABUL EDİLEMEZ.

         BU TASARI GERİ ÇEKİLMEDİĞİ MÜDDETÇE MİLLİ EĞİTİM BAKANI NABİ AVCI İLE MEB MÜSTEŞARI YUSUF TEKİN’İ SICAK MAKAM KOLTUKLARINDA RAHAT OTURTMAYACAĞIZ.”

 

                                                                                           GERZE TÜRK EĞİTİM SEN

                                                                                              İLÇE TEMSİLCİLİĞİ

 

 

Eğitim-Sen’nin Basın Açıklaması:

Kamu kaynaklarının özel okullara aktarılmasını, iş güvencemizin hedef haline getirilmesini ve eğitim yöneticilerini tasfiye planını kabul etmiyoruz!

Türkiye’de son 11 yıl içinde genel olarak kamu hizmetlerinde, özel olarak ise en geniş ve yaygın kamu hizmeti olan eğitim alanında hem içerik, hem de örgütsel işleyiş açısından tamamen piyasa odaklı politikalar hayata geçirilmiştir. Bugüne kadar eğitimde en temel ilkeler göz ardı edilerek sayısız yasal değişiklik yapan AKP hükümeti, attığı her adımda eğitimin, eğitim ve bilim emekçilerinin yaşadığı sorunların daha da ağırlaşmasına neden olmuştur.

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında yıllardır kader ortaklığı yaptığı kesimlerle arası bozulan siyasi iktidar, ülkeyi hızla otoriterleştiren, yasama, yürütme ve yargıyı büyük ölçüde kendi iktidarının denetimine alan yasal düzenlemelerin ardından, eğitim sistemini tamamen denetimi altına almak için düğmeye basmıştır.

Dershanelerin özel okula dönüştürülmesi sürecinde gündeme gelen, ancak içerdiği değişiklikle eğitim sisteminde büyük bir alt üst oluş yaratması kaçınılmaz olan “Milli Eğitim Temel Kanunu ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” eğitimde yaşanan sorunları daha da derinleştirecektir.

Eğitim sisteminin acil çözüm bekleyen onlarca sorunu olmasına rağmen, hükümet yangından mal kaçırır gibi hazırladığı bir torba yasa ile eğitimi bir kez daha kendi çıkarları ve siyasal hedefleri doğrultusunda yeniden biçimlendirmek istemektedir.

TBMM gündeminde olan mevcut tasarı ile; dershanelerin dönüştürülmesi bahanesiyle öğrenci başına devlet desteği adı altında kamu kaynakları özel okullara aktarılmakta, devlete ait arazi ve okul binalarının özel sektöre ve kuvvetle muhtemel hükümetle bağlantılı kimi vakıf ve derneklere devredilmesi ya da kiralanmasının hesapları yapılmaktadır. Yıllardır eğitime yeterli bütçe, okullara ödenek ayrılmamakta, kamu okullarında bugün hala daha temizlik vb. adlarla para toplanmakta eğitimin bütün yükü velilerin üzerine yıkılmaktadır.

AKP iktidarı meclisten hızla geçirmek istediği bu yasa tasarısı ile ataması yapılmayan binlerce öğretmenimizi bir kez daha güvencesizliğe mahkum etmek istemektedir. Bin bir zorlukla eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmenlere KPSS yetmezmiş gibi, şimdi de yeni bir sınav getirilmek istenmektedir. İktidar öğretmen alımlarında ve yönetici atamalarında bile kendinden olmayana tahammül edememekte, kendisine koşulsuz itaat edecek insanlarla çalışmak istemektedir.

Tasarı ile aday öğretmenlere yeni bir sınav getirilmesi, sadece aday öğretmenleri ilgilendiren bir sorun değildir. Bu uygulamanın arkasında eğitimde esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışma uygulamalarının daha da artması ve nihayetinde iş güvencemizin kaldırılması vardır. Yıllardır okulları ve diğer eğitim kurumlarını birer ticarethane haline getiren, eğitimin parasal yükünü büyük ölçüde halkın sırtına yıkanlar, eğitimde performansa dayalı ve sözleşmeli istihdamı temel alan, iş güvencemizi hedefleyen uygulamaları hayata geçirmenin hazırlığı içindedir. İş güvencemizi pazarlık konusu yapmayacağımız gibi, tüm eğitim ve bilim emekçilerinin kadrolu, güvenceli çalışmasını savunuyoruz.

Yasa taslağı ile eğitimde yaşanan “piyasa merkezli” ve “siyasal kadrolaşmaya” dayalı dönüşümün son halkalarından birisi daha tamamlanmak istenmektedir. Dershanelerin özel okula dönüştürülmesi için gerekli altyapı çalışmaları sürdürülürken, eğitim yöneticilerinin tıpkı bir şirket yöneticisi gibi belirlenmesi, hükümetin siyasi kadroları gibi çalışan valiler tarafından atanması ve piyasa koşullarında çalıştırılmaları hedeflenmektedir. 4 yıl ve üzeri görev yapmış olan bütün eğitim yöneticilerinin tek bir yasa ile görevden alınması ve siyasi iktidarın bir dediğini iki etmeyen valiler tarafından atanması hükümetin tek bir taşla bütün kuşları vurmanın hesaplarını yaptığını göstermektedir. Eğitim Sen olarak eğitimde ırkçı, gerici kadrolaşmaya karşı yıllardır söylediğimiz gibi, okullarımızda siyaseten görevlendirilmiş yöneticilerle değil, kendimizin seçeceği yöneticilerle çalışmak istiyoruz.

Yıllardır tek taraflı ve dayatmacı uygulamaları ile eğitim sistemini yap-boz tahtasına çeviren AKP Hükümeti, eğitimde 4+4+4 dayatmasının yasalaşması sürecinde olduğu gibi, bu son hamlesi ile eğitim sistemini her açıdan denetim altına alarak, farklılıkları yok sayan, itiraz edenlerin ötekileştirileceği ya da sürgüne gönderileceği bir yapı oluşturmak istemektedir.

Bugüne kadar yaşananlar, Eğitim Sen’in eleştiri ve itirazlarında ne kadar haklı olduğunu göstermiştir. Siyasi iktidarın tüm toplumu ve eğitim sistemini kendi siyasal ideolojik çizgisinde yeniden biçimlendirme uygulamalarına karşı dün olduğu gibi, bugün ve gelecekte de aynı kararlılıkla duracağımız bilinmelidir. Eğitim Sen olarak dün olduğu gibi bugün de eğitimde ırkçı, gerici, piyasacı uygulamalara ve siyasi kadrolaşma girişimlerine, eğitimin ticarileştirilmesine, kamu kaynaklarının sermayeye aktarılmasına, iş güvencemizin gasp edilmesine karşı sessiz ve tepkisiz kalmayacağımız bilinmelidir. 

TBMM’ye sunulan kanun taslağına karşı mücadeleyi ortaklaştırmak için sendika ayrımı yapmadan, bu düzenlemeden doğrudan ya da dolaylı olarak etkilenecek bütün eğitim ve bilim emekçilerini birlikte hareket etmeye ve hükümetin baskıcı, otoriter ve dayatmacı politikalarına hep birlikte dur demeye çağırıyoruz. Meclis gündemindeki yasa tasarısının derhal geri çekilmesini ve toplumsal yaşamın her alanında olduğu gibi eğitimde de tekçi ve dayatmacı uygulamalara son verilmesini istiyoruz.

















 

Gerze Gündem Haber

Güncelleme Tarihi: 27 Şubat 2014, 08:02
YORUM EKLE
YORUMLAR
GERZELİ DEĞİL
GERZELİ DEĞİL - 10 yıl Önce

eğitim bir sen neden yok....öğretmen maaşları ile zam protestosu olsa koşarak gelirlerdi...iktidara çalışıyorlar nede olsa değil mi....hem bundan sonra müdür atamalarını iktidar ilçe başkanı yapacak nasıl olsa protestoya değil ilçe başkanının yanına...

HA.
HA. - 10 yıl Önce

eğitim sen'le türk eğitim sen'i ayni safta gördüm ya hani bir laf vardir ölsemde gam yemem

Göbeğini Kaşıyan Adam!
Göbeğini Kaşıyan Adam! - 10 yıl Önce

siz öğretmenleri biraraya getiren derdin devletten iş garantisi ve atama güvencesi almak,senenin üçte birinde tatil yapmak,performans ölçümüne girmemek vs. meb'de yıllardır süregelen ballı kaymak zeminin devamını istemek olduğunu bilmediğimizi mi sanıyorsunuz.eğitim özel sektöre kaydığında,özel sektörde iş garantisi olmayacak,öğretmeleri yeterliliğini ve performansını ölçerek işe alacaklar ve işinin devamına karar verecekler.bu ülkede sadece eğitim fakültesinden mezun olunmuyor,biraz kafanızı kaldırın ve bakın,diğer fakültelerden mezun olanların ekmeğini aslanın midesinden almak için nasıl mücadele ettiğini bir görün.biraz da sizin yetersizliğinizin ve boşvermişliğinizin sonucu üreyen dershaneler ve ona hayat veren ezberci sistem ortadan kalktığında,biliyorsunuz ki öğrenciyi geleceğe hazırlamak için daha çok çalışmak ve yorulmak zorunda kalacaksınız.şimdi soruyorum, bizi sınava alacaklar diye meydanlarda ağlayanlar,bizim çocuklarımızı özgüvenle sınavlara nasıl hazırlayabilirler? gka

Orhan KONUK
Orhan KONUK - 10 yıl Önce

eh be yinemi sen?tembellikten her yere aynı şeyi yazmışsın(kopyala yapıştır) birde milleti eleştiriyorsun.ne diyeyim,dinime küfreden müslüman olsa...git yorumumu bi daha oku,tekrar yazamam.

Göbeğini Kaşıyan Adam!
Göbeğini Kaşıyan Adam! - 10 yıl Önce

yeryüzünde birbirine küfredenleri biraraya getirebilecek din nedir sorusuna; cevabını, "dini imanı para olmuş" deyiminde ara karşılığını verebileceğimi bu zamana kadar hiç düşünmemiştim.gka

Göbeğini Kaşıyan Adam!
Göbeğini Kaşıyan Adam! - 10 yıl Önce

ey cehaletini ve önyargısını kendisi tasdik eden insan. senin dünyadan haberin yok. sen hala sana uzattığım ipin ucundasın. cehaletin ve önyargın seni bir türlü ipin sonuna taşıyamıyor. gölge etme başka ihsan istemez.gka

GERZELİ DEĞİL
GERZELİ DEĞİL - 10 yıl Önce

sayin gka sen şaman sin yada müslümanliktan haberin yok yada birbirine siyasi karşıtlıği olanlarla memleketini üc beş kuruşa degişenlerli birbirine kariştırdin....

ha
ha - 10 yıl Önce

göbeğini kaşıyan adam ismini çok sevmedim ama yorum için eline sağlık


banner381
SIRADAKİ HABER