Muaveneti Milliye

               Bir düşman subayı olarak Birinci Dünya Savaşında, Fransız kuvvetleri ile Çanakkale ye gelen muharriri 18 Mart muvaffakıyetsizliğini, sonra nisan sonunda yapılan çıkarma hareketini anlatıyor. 13 mayıs gece yarısı korkunç gürültülerle uyandık, Boğaz tarafından, zincir seslerine benzeyen birtakım gürültüler geliyordu. Evvela buna büyük önem vermemiştik. Fakat biraz sonra yüzlerce insanın canlar dayanmaz şekilde feryat ettiklerini işitince mesele değişti. Hemen bulunduğumuz kalenin en yüksek kulesine fırladık. Koyu karanlıktan hiçbir şey görünmüyordu. Tüylerimiz ürpererek, uzun uzun bin bir endişe içinde karanlığı dinledik. İnsan sesleri gittikçe kayboluyordu. Sanki bir gemi batmış da bir çok kimse karanlık sulara gömülmüş, ölüme doğru gidiyorlardı. Limandaki birkaç harp gemisi, projektörlerini yakıp söndürdü. Fakat gene de ortalıkta hiç bir şey görünmüyordu. Sonra sesler tamamiyle kesildi. Derin bir sükut.. Biz de yattık. Ertesi sabah müthiş hakikati öğrendik: Goliath zırhlısı bir Türk torpidosu tarafından torpillenmişti!... Söylediklerine göre Türk torpidosu adeta şeytan gibi, fevkalede güzel hareket etmişti. Bu küçük 'şeytan gemisi' geri geri manevra yaparak Goliath'a yanaşmış ve sanki devriye yapan İngiliz torpidosu süsünü takınmıştı. Goliath'takiler pek bir şeyden şüphelenmemişlerdi. (Düşman subayının bahsettiği torpido Muaveneti Milliye idi. Süvarisi de Ahmet Bey)

              Ertesi günü, yani 14 Mayıs'ta yeni kumandanımız General Gourand, kurmay heyeti ile birlikte Çanakkale'ye geldi. O kadar genç çiçeği burnunda görünüyordu ki, kendisinin yanında eski kumandan General D'Amade adeta ihtiyar kalmakta idi. Şimdiye kadar 49 yaşında bir adamın apoletinde üç yıldız görmeye alışmamıştık!.. General Gouraud verdiği bir söylev ile eski kumandan D'Amade'yi uzun uzun methetti. General D'Amade'nin kıtalarımıza vedai adeta bir cenaze merasimi kadar acıklı oldu. Çanakkale'de henüz denize dökülmemişsek muhakkak ki bunu, bu zata borçlu idik. İngiliz kumandanı ona hatıra olarak bir Türk mitralyözü hediye etti. General Gourand hemen faaliyete geçmiş, Paris'ten 10 buçuk ağır toplar istemişti. Bu müddet içinde biz, Türk topçusunun pek güzel idare edilen mütemadi ateşine maruz kaldık!.. Anadolu bataryaları adeta işi azıttı. Etrafı tarayıp duruyorlar. Bir ateş sırasında bizimle beraber çalışan ve İstanbul'da uzun müddet bulunan bir avukatın bacağı parçalandı. Adam öldü. Mezarlığın yanındaki camii postane vaziyetine koymuştuk. Bir Türk mermisi orayı allak bullak etti. Bütün posta çantaları toprağa gömüldü. Bizim gemilerin açtığı ateşle de Anadolu kıyısında bulunan Yenişehir alev alev yanıyor. Bütün bu hay huy içinde bir de Fransızca gazete çıkarıyoruz. Vakaa bu gazete İngilizlerin ''Yarımada Gazetesi'' nin tercümesi ama, epeyce işimize yarıyor. Gerek İngilizce, gerek Fransızca gazeteler Arcandianne gemisi matbaasında basılıyordu. İki gazetede, İstanbul'da çıkan Türk basınının özetleri de yer almakta idi.

 

[email protected] 

Araştırmacı Yazar

 Volkan Yaşar Berber

 

YORUM EKLE