Osmanli'da Kapitülasyon

          Kapitülasyon muahedelerinin maddeleri, bir tarafı diğer tarafa lütuf ve ihsanı olmayıp karşılıklı kararlaştırılmıştır. Geçmiş te Osmanlı Devleti-i Aliyye zamanında Türk ve Müslüman tebaası bu  muahedelerin sağladığı imtiyazlardan ve müsaadelerden istifade etmeyi düşünmemiş,  hattaki  Moralı, Adalı ve nefsi Yunanlı Rum armatörler ve tüccarlar istifade etmişlerdir. Lakin yakın döneme bakacak olursak Ecnebilerin bizlere uyguladığı kapitülasyonlar hiç de öyle olmamıştır. Yeni ticaret muahedelerinin akdine başlandığı 1838 den itibaren Osmanlı siyasi ıstılahında kapitülasyon muahedelerine 'Uhudi Atika' adı verildi. Mamafih Birinci Cihan harbi içinde Osmanlı devleti 26 Ağustos 1330 tarihli bir karar ile 'Uhudi Atika' nın kaldırıldığını ilan ettiyse de, çıkarcı müttefiklerimiz Almanya ile Avusturya-Macaristan İmparatorlukları bu kararı kabul etmediklerini bildirmişlerdir.

        Kapitülasyonlara, Türk İstiklal Harbinden sonra Meclisin imzaladığı Lozan Sulh antlaşmasıyla tarihe intikal ederek çok ağır esaret altına alınmış oldu. Fransız kapitülasyon muahedelerinden bazı maddeler sunmak isterim ki ne acı tabloyla karşılaştığımızı bilelim,

a- Türkiye ile Muharip bir devletin gemisinde tutulan Fransız tüccarlarına esir muamelesi yapılamaz.

b- Türkiye ile Muharip bir memleketten yük alıp Fransa ya veya başka bir yabancı memlekete giden bir Fransız gemisinin bu yükü müsadere olunamaz,

c- Türkiye ile muharip bir memlekete ait bir gemide ücretle çalışan Fransızlara esir muamelesi yapılmaz. Korsan gemilerindeki Fransızlar bu hükmün dışındadır.

d- Fransız konsolosları ile elçisinin tercümanları her türlü vergiden muaftır.

e-  Türkiye'de oturan iki Fransız arasındaki davalara cinayet davalar da dahil, Türk mahkemesi ve zabıtası el koyamaz, ancak Fransız elçisi, konsolosu bakar,

f- Bir Osmanlı tebaası bir Fransız konsolosundan davacı olursa, davaya divanı hümayün bakar ve elçilik tercümanı mutlak her daim hazır bulunur.

g- Korsanlar tarafından yakalanıp köle diye satılan Fransız tebaası nerede bulunursa derhal hürriyetine kavuşturulur, onu köle diye satın alana bir tazminat ödenmez. Köle İslamiyeti kabul etmişse hürriyetinin iadesi kabul edilir.

h- Mutad bir resim mukabilinde Fransızlar, Cezayir ve Tunus sularında balık avlayabilir ve sünger ve mercan çıkarabilirler.

ı- Fransız elçilerinin esvapları, kumaşları, getireceği hediyeler, şarapları ve sair erzakı gümrük resimlerinden muaftır.

i- Konsoloslar, ruhbanlar, tercümanlar, tüccarlar kendi nefisleri için evlerinden şarap imali edebilecekler veya dışarıdan şarap getirebileceklerdir, bundan ötürü rencide edilmeyeceklerdir,

j- Fransızlarla Türkler arasında 4000 akçeden ziyade bütün alacak davalarına divanı hümayunda bakılacaktır.

k- Bütün ecnebiler için %5 olan gümrük harcı Fransızlara %3 olacaktır.

l- Herhangi bir sebeple mahkemece veya zabıtaca bir Fransızın evine konsolosluğa ihbar edilmeden ve memuru bulunamadan mahsusu girilmeyecektir.

m- Türkiyedeki konsoloslarla Fransız tebaası bir alım satım meselesinde kefalet ve taahhüde bağlanmak iktiza ederse muamele Türk mahkemesinde tescil edilir. Tescil edilmemiş bir kefalet veya taahhüd için konsoloslara Fransız tebaası hakkında yalnız şahid ikamesi ile dava açılmaz.

       Milletlerarası hukukta adaletsizliği, ayrımcılığı, imtiyazlarla geçmişte Osmanlı Devlet-i Aliyye ne kadar önemsemişsede Osmanlı memleketlerinde oturan Avrupalılar, Osmanlı devletinin kaza ve icra haklarından geniş ölçüde memnun kalmışlar ve kendilerine sanki Osmanlı topraklarında bulunmuyorlarmış gibi bakılmıştır. Bunlar, Osmanlı topraklarında, kendi devletlerinin kanuni müeyyidelerine tabii olarak yaşamış olup konsoloslar da aynı zamanda bir hakim hüviyet ve şahsiyeti taşımışlardır, Osmanlının adaletinden şüphe etmemeyi halen bilinçlenmemiş zihniyetlere şaşarım,

 

[email protected]                   

Araştırmacı Yazar

 Volkan Yaşar Berber

YORUM EKLE