Osmanli Da Kibris

               Kıbrıs Adası daima tarih boyunca Uluslar arası stratejik öneme sahip saha olarak kıymete binmiştir. M.Ö 1500 yıllarına kadar bağımsız mahalli idareyle yaşayan halkı mamafih M.Ö 10000 yıllarına kadar yerleşik düzene sahip olduğu kaynaklarca sahihdir. Mısır Kralı III. Thotmes'in Kıbrıs ismini ilk defa 15'inci asırda  kullandığı bilinmektedir. Sonrasında Hititler, Fenikeliler, Asurlular hakimiyetine girmişse de M.Ö 570 senesinde Mısırlıların hakimiyetine yeniden girmiş olsa da M.Ö 520 senesinde Perslilerin muhtariyet idaresinde kalmıştır. M.Ö 333 senesinde İssus savaşı neticesinde İskender, perslilerin elinden kıbrıs'ı almış olup sonrasında defalarca ada el değişmiştir. 395 senesinde Roma İmparatorluğu ikiye taksim olunca Kıbrıs Doğu Roma imp da kalarak Kıbrıs Ortodoks Kilisesi kurulmuştur. Halife Hz. Osman zamanında Suriye Valisi olan Hz. Muaviye 647 senesinde adayı işgal ederek ancak iki sene kalabilmiştir. 1184 senesinde Prens İsaac Commene adada kendisini Kıbrıs kralı ilan eder ki Üçüncü Haçlı seferi sırasında ada Arslan Yürekli Rişar'ın gemisinin fırtınaya tutulup buraya yaklaşması sebebiyle işgali altına girdi, fakat paraya ihtiyacı olduğundan Kıbrıs'ı yüzbin bezata altınına Tempilers şövalyelerine sattı.

             Memlüklülerin 1489 senesinde adayı idare etmesinden dolayı ültimatom babında Kraliçe Caterina Cornaro'nun ada'yı   Venediklilere satmasıyla Kıbrıs krallığı son buldu. Fatih Sultan Mehmet Han'ın İstanbul'u fethetmesiyle tanınan geniş Ortodoks azınlık hakları cazibesi dolayısıyla çevredeki azınlıklarda heyetler göndermekteydiler. 1570 senesinde Osmanlı ticaret gemisini soyan korsanlar Kıbrıs'a iltica etmesine sebep, zamane II. Selim tazminat olarak adayı istemesiyle Ağustos ayında Kaptanı Piyale Paşanın kumandasında adaya sevk verdirdi. Lala Mustafa Paşa emrinde çıkartma yapılan ada ya Papalık derhal Haçlı seferi düzenleyerek donanmamızı Nepant'ta 'İnebahtı' yenmişlerdir. Hatta ki Sokullu Mehmet Paşa ya savaş sonrası ziyarete gelen Venedik elçisi Le Bayle'e verilen meşhur cevap şudur ki '' Son kazadan sonra cesaretimizin ne halde olduğunu görmeğe geliyorsunuz? Biz sizden Kıbrıs'ı alarak sizin kolunuzu kestik, siz bizim filomuzu imha ederek sakalımızı tıraş ettiniz, bu suretle biz sizden daha gür olarak yerine gelir fakat koparılan kol yeniden büyüyemez.'' demişlerdir.

           1878 senesinde Britanya elçisi Layert ve Osmanlı Sadrazamı Saffet Paşa arasında müstakbel Rus harbine karşı Türkiye ye yardım etmek şartıyla , adanın idaresi İstanbul'da antlaşma imzalanarak İngilizlere verildi. Sonrasında adadaki Müslümanların idaresi hakkında 1 temmuz 1878'de İstanbul da yeni bir başka antlaşma yapıldıysa da İngilizler buna riayet etmemişlerdir. Hatta ki halende radikal hükümranlığını Kıbrıs adasında devam ettirdikleri gibi meşhur hukukçu zamane C. Rousseai, Uluslar arası Umumi Hukuku notlarında şöyle araz eder.'' Böylece yaratılan durum hukuki bakımdan acaipti. Kıbrıs adası ismi olarak Türk hakimiyetinde kalıyor ve Osmanlı İmparatorluğunun bir cüzü olmakta devam ediyordu.'' İngiliz hükümeti tarafından tek taraflı olarak antlaşma feshedilerek 5 Kasım 1914 tarihinde ilhak kararı Lozan da kabul edilmiş olup sonrasında Yunan destekçisi politikasını sürdürenler maalesef bir çok işkence, zulüm ve baskıya göz yummuşlardır.

 

[email protected]                     

Araştırmacı Yazar

Volkan Yaşar Berber

YORUM EKLE