Sarikamiş Da Lekeli Humma


               Osmanlı ülkesinde sağlık şartları zamane oldukça çok ağır ve kısıtlı idi. Sarıkamış Taarruzu esnasında, Dahiliye Nezareti Sıhhıye Müdüriyet-i Umumiyesi'nin harbin başladığı 1914 yılı için yayınladığı Lekeli Humma  talimatnamesi askerlerin gözden çıkarıldığı anlamına gelen ifadeler içermektedir. İlgili talimatnamede; humma-yı nemşi, ordu humması, lekeli tifo ve tifüs isimleriyle de anılan ''Hal-i mevkiye ve şerait-i hayatiye ve içtimaiye ye göre yüzde otuzdan kırka kadar vefiyat verir.'' denilmektedir. Tifüs girdiği bölge insanının %40 kadarının ölümüne sebep olmaktadır. Talimatname hastalıktan korunmak için ise; ''Lekeli Humma hastalığı askerlerde çok olduğundan askerlerin dönüşünde evinize gelen askerleri hanenin dışarısında, bahçesinde soyarak elbise ve çamaşırını kaynattırmalı vücutlarını sıcak su ve sabunla iyice yıkamalı, bitlerini telef ettikten sonra temiz çamaşır giydirerek içeriye alınmalıdır. Bilinmelidir ki asker dönüşlerinde her zaman lekeli Humma salgını olmakta, bir askerin bir haneye girmesi yüzünden çoluk çocuk bu hastalığa tutulmakta. Birkaç ay sonra bu hanede kimse kalmamaktadır.'' şeklinde daim uyarılar vardır.

               Sahih kaynaklarca da sabid olunan Ağustos 1914'te III. Ordu Sıhhiye Reisi ''Erzurum da evvel ki seneler büyük bir salgın halinde ortaya çıkarak yüzlerce askerin helakina sebep olan lekeli hummanın münferit olarak tekrar görüldüğü'' beyan edilmiştir. Hatta ki Dahiliye nezaretinin 8 Şubat 1916 tarihinde aldığı bilgilere göre, Erzurum da tifüs, humma-i racia ve dizanteri gibi hastalıklar mühim tahribat yapmaktaydı. Ölümler korkunç bir şekil aldığı için İstanbul ve civarından mülki, askeri elli doktor ile iki yüz hasta bakıcı gönderilmesi, humma-i racia için de ''914'' denilen aşıdan yetiştirilmesi isteniyordu. Hast ve yaralıların taşınması için yüz kadar at arabasına acil ihtiyaç vardı. Mamafih tifüs'ün Bağdat ve civarında kendini göstermesi halinde araştırılması için derhal Almanya ve Avusturya profesörlerinden kurulu tıp heyetinin acilen gönderilmesi zorunlu kılınmaktaydı. Türk doktorları kendi keşfettikleri ibtidai makinelerle biti yenmeyi başardırlar. İlk defa ekmek fırınlarında, asker elbiseleri ısıtılarak bitlerden temizlendi. Bu metod'un başarıya kavuşmasıyla tüm askeri kıtalarda uygulamaya konuldu ki daha sonra seyyar kazanlar üstüne yerleştirilen kaplar içerisindeki elbiselere yüksek ısıda buhar tatbik edildi mamafih yine Türk hekimlerin bulduğu aşılardı ki bunun için hastalığın yüksek devresinde hastadan alınan kan defibrine edildikten sonra, +60 derecede yarım saat bekletilip hastaya tatbik ediliyordu. Ordu Baştabibi Tevfik Salim bey bu usulü yaygın bir şekilde depo taburlarında uyguladı. Aynı usul ilk kez Erzincan hastanelerinde tatbik eden Hamit bey, kanı tam olarak inaktive etmeden kullandığı için 100 kadar asker şiddetli bir şekilde tifüse yakalandığı bilinmektedir. 

 

 

[email protected]                       

Araştırmacı Yazar

 Volkan Yaşar Berber

YORUM EKLE