Gerze gündem haber emlak
2015-07-31 12:05:43

“SANA GÜVENMİŞTİM…”

Bekir Demirci.

31 Temmuz 2015, 12:05

Değerli dostlar, sizlerle bu köşede yaklaşık 3 yıldan beri birlikteyiz. Takip edenler çok iyi bilirler bu işe adım atarken, bu konuda zerre kadar iddialı olmadığımı, gazetecilik işinin bir eğitim işi olduğunu, yapmak istediğimin, hayatın bana kattıklarını eğrisi-doğrusu, eksiği- fazlası ile sizlerle paylaşarak,” daha iyiye ve güzele” birlikte varmak olduğunu belirtmiştim. Aynı düşünce doğrultusunda, sizlerin desteği ile bugünlere geldik ve istediğiniz sürece de devam edeceğiz.

 Toplumun büyük bir kesiminin hayatlarını magazin ağırlıklı yaşadığı düşünülürse, belirlediğim konuların öyle çok ta iç açıcı şeyler olmadığını, hatta birilerine göre sıkıcı olduğu da söylenebilir. Demet Akalın’ın elbisesi, Hülya Avşar’ın frikikleri, “kültür abidesi, körpe siyaset bilimci” Tuğçe Kazaz’ın “Hanımefendi” nin saçmalıkları, bilmem hangi sosyete eşini kimle aldatmış veya kasap vitrini andıran belden aşağı sohbetler dururken, “insan olmaya, insani değerlerle donanmaya dikkat çeken, beyni yoran, insanı düşünmeye sevk eden ince ve aykırı yazıların ne gereği var” diyenlerde elbette olabilir. Onlara da bir selam çakarak, konusunu bir dost eleştirisinin, daha doğrusu güvensizliğinin belirlediği bu ay ki sohbetimize başlayalım.

 “Gerçekten bu yazıları siz mi yazıyorsunuz” şeklinde bana olan güvensizliğini samimi bir şekilde ifade eden dosta teşekkür ediyorum. Sayesinde, bu ayı da konu sıkıntısı çekmeden atlatmış oldum.

“Ekşi sözlük şöyle, mayhoş lügat böyle söylüyoru” bırakalım da, güven denen kavramdan biz ne anlıyoruz ona bir bakalım isterseniz..

Hemen herkesin, günde beş vakit diline pelesenk ettiği, “kendinde olmadığı” için, “başkasına da duymadığı” bu sayededir ki, ilişkilerine tereddütlü, kuşkulu, tedirgin, acabalar ile başlanmasına neden olandır” diye de başlayalım, eksiği fazlasıyla..

Bence günümüz insanının yoksunluğunu en fazlası ile çektiği, ekonomik, sosyal ve kültürel düzeyi ve statüsü ne olursa olsun, yaşamını her boyutu ile şekillendiren “itimat” denen yavrunun büyüyüp, anne, baba ve dedeye dönüşmesidir bahsettiğimiz kavram.

Bastırıp parayı alamazsınız. Alınan değil, verilen, uyulan değil duyulan bir kavramdır. İnsani boyutu da öylesine geniş ölçekli bir alt yapıyı, donanımı gerektirir.

Birinci şartı ise de, karşınızdakinin ondan maddi bir çıkar beklemediğinize ikna olmasıdır ki, bu günümüz insanında “en olmayan” özelliklerden biridir. İçi sevgi, saygı, gibi beklentisizce verilecek en yüce erdemlerle doldurulmadığı sürece “olunamayan, duyulamayan ve verilemeyen” son derece ulvi bir kavramdır.

Ve öyle bir duygudur ki, ne kilosu vardır, ne de santimi, güvendi iseniz olay orda bitmiştir ve kendinizi “güvenilene” artık her şeyinizle teslim etmişsinizdir. Karşınızdaki buna layıksa sorun kalmaz, ancak, bahtınıza sizi o noktaya getirinceye kadar, rolünü çok iyi oynayan bir aktör çıktı ise o zaman yandı gülüm keten helva, işte o zaman sorunlardan sorun beğenin. Aptallığınıza mı yanarsınız, elinizden uçup giden maddi ve manevi kayıplara mı yanarsınız, hayatınızın allak bullak olduğuna mı yanarsınız, yoksa hepsine birden mi, orasını siz artık siz belirleyin.

Değerli Dostlar;

Birine güvenmek için asla acele etmeyin, insanları tanımak ve güvenmek için bazen küçük bir an yetse bile, bazen bir ömür bile yetmeyebilir. Yani belli kriterleri sorgulamadan, belli soruların cevabını net ve sürekli olarak almadan birine güvenirseniz, “güvendiğiniz dağlara kar yağabilir”, eriyen bu karın sellerinde kaybolup gidebilirsiniz.

Peki nedir bu kriterler diyeceksiniz… O sellerde kaybolmaktan son anda bir “dala” tutunarak kurtulan bir “tecrübeli” olarak diyorum ki;

Bu iş bir süreç işidir, asla kısa zamanda karar vermeyin bu kural vazgeçilmeziniz olsun.

 İkincisi ailesi yakın çevresi ve işi hakkında kesin bilgilere sahip olun, sizin dışınızdaki ilişkilerini iyi gözlemleyin. Yani in midir, cin midir onu iyi öğrenin.

“Çok laf yalansız, çok para haramsız olmaz”kuralını asla unutmayın, bir insan çok konuşuyorsa, bilin ki mutlaka yalan da konuşuyordur Yalanını yakaladığınızı, büyük küçük ayırmadan defterden silin.

 Yüksekten atanlarla işiniz olmasın, onun derdi, olmayan ekonomik gücüyle sizi “tavlayıp” ya kenardaki üç kuruşunuzu elinizden almak, ya da sizi yüklü bir kredinin kefili yapıp “tüymektir”

En son ve en önemli kural, sır vermeyin ve özelinizi kimse ile paylaşmayın. Burada da “bülbülün çektiği, dili belasınadır” sözünü hatırlatmakta yarar görüyorum.

Aksi takdirde ahlar, vahlar, keşkeler ve gözyaşları ile dolu” ben sana güvenmiştim” li bir hayata yelken açmaya hazır olun.

Unutmayın ki “insanın “alacası” içinde, hayvanın ki dışındadır”

Er ya da geç, bir gün mutlaka ortaya çıkacaktır.

İnsan için en acısı, nedeni olmadıklarının sonucuna katlanmasıdır.

Gündüzleri herkes uyanıktır, önemli olan gece uyanık kalabilmektir.

Uyanık olun daima uyanık kalın…

Tabi ki;

Sevgi ile ile kalın…

Bekir Demirci

 

Yorumlar (1)

HÜSEYİN BODUR 9 Yıl Önce

yazinizi baştan sona kadar okudum...insanlari,o insanlarin yaşadiği hayat ortamlarini belli bir bilgi birikimi içinde yaziya dökdüğünüze şahit oldum...maşAllah diyorum,maşAllah....yazilariniz gercekltende okunmasi gereken yazilardan....bu sebeble en saimi duygularimla sizi tebrik ediyorum,kutluyorum...böyle yazilariniza bu toplumun inanin çok ihtiyaci var...emeğinize,kaleminize ve yüreğinize sağlik diyorum..saygilarimla

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.